Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu rüzgârı CHP oylarını yüzde 32’ye yükseltti...
Ya sonrası?
Bu araştırmayı yapan Adil Gür sorunun cevabını şöyle veriyor:
Önümüzdeki 1 ay içinde genel seçimler olsaydı bu rüzgâr CHP oylarını daha da yükseltirdi.
Ama...
Genel seçimlere 1 yıldan fazla zaman var.
Bu süreçte rüzgâr hız kesebilir.
Oyların yeniden inişe geçme tehlikesi var.
Ancak...
Kılıçdaroğlu’nun başkanlığındaki CHP son yerel seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin performansını Türkiye geneline yayabilirse oylarda tırmanma sürebilir.

Partisini geçmek
Gerçekten İstanbul’da Büyükşehir Başkan adayı olarak Kılıçdaroğlu yüzde 37 oy almıştı.
CHP’nin İl Genel Meclis’i oylarına yüzde 3.5 fark yapmıştı.
Oyları sadece geleneksel CHP seçmeninden değil orta gelir kesimi ve varoşlardandı.
Adil Gür, CHP için yıllardır tekrarlanan “Deniz Baykal faktörü” iddiasına da farklı yaklaşıyor.
“Deniz Baykal o partinin başında kaldıkça CHP’ye oy vermem” ya da “Deniz Baykal’a rağmen kerhen oy verdim” söylemlerinin uzantısı olan “Baykal gitsin, yerine kim gelirse gelsin CHP oyları yükselir” yargısının doğruyu yansıtmadığı kanısında.
Farklı nedenlerle ve özellikle CHP’nin iktidar olamayacağı kanısıyla CHP’ye oy vermeyen veya sandığa gitmeyenlerin kulaktan dolma kolaycılıkla “suçu Baykal’a yükleyip, işin içinden sıyrıldıkları” kanısında.
O nedenle “Başına kim gelirse gelsin CHP oyları zaten yükselir” yorumu yanlış.
Kemal Kılıçdaroğlu uzun süredir taş taş üstüne koyarcasına toplumda güven inşa etti.
Yolsuzlukların üzerine gitti.
“Dosyalı muhalefet” yaparak AKP’nin “azı dişi” gibi güçlü iki büyük ismini söktü attı.
Televizyon ekranlarında iktidara ter döktürdü.
Örneğin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek karşısındaki performansı...
Sade, mütevazı görüntüsüyle halk onu kendinden biri olarak benimsedi.
Üst kattakilere karşı, alt kattakilerin savunmasını yüklenen, onların hakkını arayan, korkusu ve açığı olmayan bir “halk bilgesi” diye algılandı.
Bir süredir zaten “Keşke CHP’nin başında o olsa” deniyordu.
Yani...
“Kim gelirse gelsin daha iyi olur” fikri de zikri de yanlış.
Buna karşılık geleceğin ne olacağı da gene Kılıçdaroğlu’nun göstereceği performansa bağlı.
“Kılıçdaroğlu başkan oldu ya artık bundan sonrası garanti... Hiçbir şey yapmasa bile CHP’nin sırtı yere gelmez” gibi yanılgıların faturası tuzlu olur.
Bu bakımdan Kılıçdaroğlu’nun deneyimli eskilerden takviyeli yeni bir kadroyla 81 ili kapsayan “uzun yürüyüşü” doğru bir başlangıç olarak görünüyor.
Halka dokunmak çok önemli.
Ama...
Dahası da olmalı...
Halka içi dolu olan projelerin sunulması, geleneksel seçim otobüsü ötesinde yöntemlerin devreye konulması, aş ve iş sorunlarına somut çözüm formülleri, Kürt sorununa çağdaş yaklaşım...
Kısacası...
“Dosyalı muhalefetin” ötesi...
Genel başkanlıktan liderliğe geçiş yolu çetin ve uzundur.

Haberin Devamı

Liderlik yolu

MADEN DRAMI
CHP gündemin birinci sırasına oturdu...

Liderlik yolu

Maden ocağındaki patlama ve yitirilen insanlarımız -nispeten- geri planda kaldılar.
Oysa...
Bu büyük dram başka ülkelerde yaşansa hükümetler sallanırdı...
Rusya’da daha yeni bir maden ocağı faciası sonucu çok sayıda can kaybı oldu.
Başbakan Putin ilgilileri topladı, sorumluları haşladı.
Hatta o maden ocağının müdürünü “Sen ne yüzle buradasın, çık dışarı!” diye kovdu.
Önlemler ve denetim daha da etkin hale getiriliyor.
Türkiye’de ise ne yazık ki “Maden işçiliğinde yaşam riski vardır, bu işe, riski bilerek giriyorlar” zihniyeti egemen.
Maaşlarını maden ocaklarının ödediği denetçilerle bu kadar olur.
Türkiye tüm Avrupa’da maden ocaklarında en fazla işçi yaşamı yitiren ülke...
Sadece bu bile her şeyi izah ediyor.
Dünkü SABAH gazetesinde okuduğum şu dizeler içimi yaktı:
Karamusa’dan Kamil
Ve domuzdamcı yedi arkadaşı
Başlatmak için yerin altında
Sekiz saatlik bir savaşı
Kemerlerinden sarkan
Davi lambalarının ışığında
Girdiler Dağbaca’dan içeri
Arılar gibi çalışıyordu posta
Melemetçiler, kazmacılar, lağımcılar
Kara bir toz bulutunun içinde...
Behçet Kalaycı
Yitirdiğimiz insanlarımıza rahmet, ailelerine ve yerin yüzlerce metre altındaki tünellerde, kara bir toz bulutunun içinde çalışan kardeşlerime başsağlığı diliyorum.