Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün Ne ilginçtir ki... Bu hafta bir yemekte davet sahibi olan İtalyan dostumuz, benzer bir durumu dile getirmişti. Ülkesinden getirttiği pembe şampanya kıvamında ve lezzetinde köpüren şaraplarla başlattı lezzet safarisini...Ancak... "Bazı Fransız şampanyalarından bile daha kaliteli olduğu halde şişe etiketinde, reklamlarda şampanya sözcüğünü kullanamıyoruz" diye yakındı. Gerçekten şampanya, Fransa'da bir bölgenin adıdır. (Champagne)Sadece orada üretilenler şampanya adını kullanabilir. Yunanistan, "Lokumun isim hakkını, kendi adına uluslararası patent siciline yazdırdı." İtalya ve Avusturya da, bu kalitede köpüren şaraplar ürettikleri halde "şampanya" sözcüğünü kullanamazlar, onların adı "köpüklü şarap"tır. Konyak (Cognac) da Fransa'nın bir bölgesidir. Uluslararası patent sicilindeki kayıt nedeniyle sadece orada üretilen brandy türü içkiler, konyak etiketiyle satılabilir. Aynı şekilde sadece Fransa'nın Camambert (Kamamber) adlı bölgesinde üretilen krem peynirler bu adı taşıyabilir. Portekiz'den bir örnek Porto'da üretilen ve genelde peynirle ya da yemek sonrası hazım için içilen Porto şaraplarıdır.Türkiye'nin de böyle özel lezzetleri var. Örneğin... Lokum.Nedendir bilinmez, lokumun bir Türk lezzeti olduğu ve sadece Türkiye'de yapılanlar için "lokum" sözcüğünün kullanılabileceği uluslararası patent siciline işlenmemiştir. Dünyanın dilindeki "Türk lokumu" söylemi göz göre göre Yunanistan'ın oluvermiş. Dünya medyası daha yeni Viyana'daki başı örtülü çıplak kadın heykelini ve altındaki "Türk lokumu" plakasını yayımlamadı mı?Şiş kebap, döner kebap, badem ezmesi Yunanistan'a kaptırıldı mı bilmiyorum.Ama lokum etiketini Türkiye'de kullanma yasağı olasılığından kaygılıyım. KAFE TÜRKO Lokumu da Yunanistan'a kaptırmış olmak bağlamında Zülfü Livaneli'den bir anı... Zülfü'nün Yunanistan'a ilk gezilerinden biri... Onu "aman Yunanistan'da Türk kahvesi isteme. Garsona Yunan kahvesi (kafe grek) istiyorum de" diye uyarmışlar.Sevgili Zülfü de bu dost uyarısını yerine getirmiş. Garsona "bir grek kafe" demiş. Garson memnun. "Oriste pasamu"yu çekmiş. (Buyursunlar paşam.)Ve kahve ocağına dönerek seslenmiş: "Bir kafe Türko..." Marka Konferansı bu yıl da kaçmaz. "Markalaşma" olgusunu, çağın gerçekleriyle ve simgeleriyle sunan bu konferanslar, Çırağan Kempinsky salonunu her yıl doldurur.Her yıl "çekim merkezi" isimler konuktur. Dün de Lara Fabian...Önce B. J. Cunningham ile dört dörtlük bir söyleşi izledik. NOTA RÜZGÂRINDA SÖRF Lara Fabian'ın tutkusu "adalet..." O yüzden kendisini hukuk eğitimine ve çocuk suç bilimine adamayı planlamıştı. Ancak... Daha 8 yaşında Brüksel Kraliyet Konservatuvarı'nda müziğe başladığı için sonunda kendini notalar üzerinde sörf yapmaya bırakmış."Sinema sanatçısına, yönetmenin hükmettiği gibi, ses sanatçısına da müzik notalarının hükmettiğini ve kendini bu egemene bıraktığını" söyledi.Yansıdaki bir sahne müthişti. Bir konserinde Lara Fabian bir kuplelerin başlarını söylüyor, sonralarını on binlerce dinleyicinin korosu getiriyordu. Bu görkemli müzik ayini Lara Fabian'ı öylesine etkilemişti ki, yanaklarından yaşlar süzülerek şarkıya devam ediyordu.Dün sahnede bizler için de söyledi.Je t'aime (Seni seviyorum) harikaydı.İtalyanca "Caruso" ile ses tanrıçası gibiydi.3 ay önce doğum yaptığını açıkladı... Ailesinin anaları ve bebeği için "bambino"yu söyledi.Bugün Marka Konferansı'na Hüsnü Özyeğin'i dinlemeye gideceğim.Bu geleneksel konferansların altındaki imza Ayşegül Yürekli'nindir. Teşekkürler. gunericivaoglu@milliyet.com.tr