Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Beşiktaş’ın güzel futbolu ve zaferleri bana Lucescu için buruk anımı yaşatıyor. Televizyonda bir programa üç Galatasaraylı gazeteci davetliydik. Birand, Kırca ve ben...
Tartışma konusu "Lucescu’nun yerine Fatih Terim gelsin mi?" Zor soru... Lucescu’nun hocalığında Galatasaray’ın Türkiye şampiyonu olduğu ve Avrupa şampiyonluğunun eşiğinden döndüğü günlerde yıldızı pırıl pırıl...
Fatih Terim ise bir simge...
Özhan Canaydın yeni başkan ve yeni bir zihniyet.
Birand ve Kırca’nın soruya cevaplarında "gri bölgelerde" kaldıklarını anımsıyorum.
Ben doğrudan "Fatih Terim gelmeli" diyerek programdaki son sözümü noktalamıştım.
Ve...
48 saat sonra Galatasaray’ın Lucescu’yla anlaşmasını feshettiği ve Fatih Terim’i takımın başına getirdiği açıklandı.
Spor sayfalarından yansıtalım. Lucescu’nun gazetecilerle paylaştığı birkaç kırık cümleyle parçalandım.
Şöyle diyordu:
"Bana şampiyonluğumuzun sevincini yaşayacağım bir hafta tanınmadı..."
Sonraki satırlarda "Lucescu’nun Florya Metin Oktay Tesisleri’ndeki odasına kapandığı, bir süre ağladığı, eşyalarını toplayıp çıkarken gözlerinin hâlâ yaşlı olduğu" anlatılıyordu.
Lucescu Galatasaray’dan alabileceği 1 milyon dolar tazminatı da "istemiyorum" diyerek geri çevirmişti.

Lucescu’nun o gece televizyon programında beni dinleyip dinlemediğini bilemem ama...
Kendimi "bir haftalık mutluluğu bile ona çok görmek günahının keçisi" olarak sorguladım iç dünyamda.
Kalbim, beynimi kemiriyordu.
Ve işte o sırada bir mucize oldu.
Gazeteden arkadaşlar telefon ettiler.
"Milliyet’in geleneksel yılın sporda başarı ödüllerinin dağıtılacağı gecede benim de Lucescu’ya ödül vereceğimi" söylediler.
İşte mucize...
Yukarılarda bir yerlerde hepimizi yaratanın yüce iyiliğini ve adaletini bir kez hissettim.
Lucescu’nun ödülünü verirken Türk usulü öpüşme fotoğrafları alınıyordu. Bu arada kulağına fısıldadım:
"Çeyrek yüzyılı aşkın bir Galatasaray Kongre üyesi olarak size camiamızın müteşekkir olduğunu söylemekle şeref duyuyorum."
Hiç cevap vermedi.
Yüzünde o bilinen gülümseyişi vardı.

Bütün Beşiktaşlılar ve sporseverler inanmalılar ki bir Galatasaraylı olarak Lucescu yönetimindeki Beşiktaş’ın başarılarını kalbimin kapakçıklarıyla alkışlıyorum.
Galatasaray’a gelince...
Fatih Terim’i İstanbul’a ilk geldiği yıllarda "İstanbul’la uzlaşamıyorum. Adana’ya döneceğim" diye Metin Oktay’la duygu paylaştığı günlerinden bu yana - hayli - yakından tanırım.
Gönlümdeki ve Galatasaray sevgimdeki yeri bambaşkadır.
Terim için objektif olamam. Tarafım.
Faruk Süren’le birlikte Galatasaray’a taç giydirdiler.
Şimdi ona yüklenenler var.
Bilmeliler ki...
En iyi heykeltıraş elindeki malzeme kadarını yoğurur. Hagi, Popescu, Taffarel, Emre, Okan, Hakan Galatasaray’ı anıtlaştıran insan malzemeleriydi. Bazen heykeltıraşlar da kendi yapıtlarını beğenmezler.
Başka yapıtları oluştururlar.
Ayrıca...
Hangi futbol takımı sonsuza kadar şampiyon olur ki!

Birkaç satır da Fenerbahçeli Washington için...
Turgay Reklikurt hocaya göre şeker hastası ve kalbi yetersiz beslenmiş Washington, kendini yeşil sahalarda zorlamaya devam ederse hayatıyla oynamış olabilir.
Acı...
Ama...
Hayat tek boyutlu değildir.
Örneklerden sadece biri...
Eduardo Chillida, San Sebastian’da yıldız futbolcuydu.
Real Madrid ve dünya devi diğer kulüplerden astronomik transfer önerileri alıyordu.
Yoksul kenar mahalle çocuğunun yaşamında yol haritası değişmiş görünüyordu.
Ancak alın yazısının ona başka bir yaşam planı vardı. Adı "kemik kırana" çıkmış olan bir İspanyol futbolcusu, Eduardo’nun dizini, bir tekmeyle darmadağın etti. Eduardo 5 ameliyat geçirdi ve sonunda futbola veda etmek zorunda kaldı. Fakat böylece yüzyılın en büyük heykeltıraşı oldu.
Mucizelerini, artık ayaklarıyla değil, elleriyle yarattı.