Deneyimlere göre yanıt olumsuz...Bir örnek "İsrail - Filistin" görüşmeleridir.3 yıl boyunca Norveç fiyortlarındaki bir balıkçı barınağında her hafta sonu İsrail ve Filistin temsilcileri bir araya geldiler, görüştüler.Kimsenin ruhu duymadı. Rum Kesimi ile görüşmeler sürecinde, her gün açıklamalarla "şeffaflık" uygulamak "doğru" yöntem mi? Beyaz Saraya da danışmanlık yapan Kıbrıs kökenli Türk Psikiyatri Profesörü Vamık Volkan da o toplantılara katılıyordu. Taraflar arasındaki psikolojik buz duvarları eritmekle görevliydi.Volkan, ABD bilim çevrelerinde çok saygın bir psikiyatrdır. Beyaz Sarayda başkanlara danışmanlık yapması ve "diplomasinin kozmik sırrı" Norveç balıkçı barınağı toplantılarına gönderilmesi zaten bir referans.Konuşmalarımızda Volkan, şöyle anlatmıştı:"Balıkçı barınağı görüşmelerinin başarıyla sonuçlanması, elbette bir dizi etkenin sinerjisidir.Ama...Bunlardan ikisi diğer etkenlerin başarıya ulaşmasını ya da çökmesini belirler.1- İçerideki psikoloji.2- Dışarıdaki psikoloji.Prof. Vamık Volkandan bu iki parametre için dinlediklerimi yansıtayım. Dışarıda ve içeride psikoloji İçeride taraflar, bir masanın iki yanında karşı karşıya otururlar.Aralarında 1 metre bile yoktur.Yakın gibi görünürler.Ama...Ortalarında görünmez buz tuğlalarla örülmüş bir duvar yükselir.Görünmez bir kan nehriyle ayrılırlar. Irktaşlarının 20 - 30 - 50 yıl akan kanlarının travmasını yaşarlar.Aralarında gözün görmediği, ancak hissedilebilen, geçmiş yıllarda açılmış güven fay kırıkları uzanır.Masanın üzerindeki çözüm planı ne denli makul sayfalarla oluşursa oluşsun, görünmez, buzdan duvarlar, kan nehirleri ve fay kırıkları nedeniyle tarafların birbirlerine yaklaşmaları çok zordur. İçeridekilerin ciddi psikolojik yardıma ihtiyaçları vardır.Filistin - İsrail gizli görüşmelerinin yürütüldüğü balıkçı barınağında, koltuklar, minderler, ocak başı sohbetleri... Bazen hiç ciddi konuların konuşulmadığı öğle ve akşam yemekleri, aynı küçük ortamda geçen yaşamı, uykuda bile paylaşmak etkili olmuş.Elbette bütün bunların Prof. Volkan gibi usta bir psikiyatr tarafından düzenlenmesi de önemli. Buz tuğlalar İkinci parametre olan dışarıdaki psikolojiyi de açalım.Eğer, içeride konuşulanlar için, her gün dışarıdaki medyaya açıklamalar yapılıyorsa, bu durumda taraflar kendilerini "iğneli fıçıda" hissedeceklerdir.Çünkü...Her toplantı, onların, kamuoyu önünde verecekleri sınava dönüşecektir.O akşamki ulusal TV yayınlarında, bir gün sonrasının gazete manşetlerinde adeta hal ve gidiş kanaat notları verilecektir.Hangi taraf o gün faka bastı?Hangisi gol attı?Hangi taraf davayı sattı?Bütün bu olası toplum kanaat notu ve medya infazlarının ipoteğine girer görüşmeler. TV programları gibi reyting kaygısı çeker görüşmeciler. Ve içeride masaya oturanlar tribünlere oynama oyun düzenine geçerler."Ne derler" halüsinasyonu yaşayarak, bu görüşmeleri çözüme götürmek, deneyimlere göre çok zor.Bu "sakıncalı" yöntemi seçen - duayen - Başkan Denktaşın herhalde - kendince geçerli - bir nedeni olmalı."Masadan kalkmadan, ama, kalkmıştan da beter edecek" bir amaç taşıdığını düşünmek bile istemem."Rumlar dillerini tutmuyor... Biz de konuşacağız" gerekçesi de inandırıcı değil... Eğer öyle olsaydı New York görüşmelerinde iki taraf nasıl oldu da suskunluk ilkesini, mafyanın omerta (suskunluk) yasasından bile daha kararlı uyguladı?Denktaş, belki de, Rum tarafını ve BMyi Annan Planındaki sakıncalı maddeleri düzeltmeye razı etmek için arkasına kamuoyu rüzgarı almak istiyor... Yontulacak maddeler gerçekten var.Ancak...Naklen futbol maçı yayını yaparcasına görüşme yöntemi, "barış görüşmesini" giderek barış karşılaşması haline getirebilir.Sonuç almak zor ve riskli. g.civaoglu@milliyet.com.tr Ne derler halüsinasyonu