Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

GS ve FB’li futbolcular “yumruklaştılar” diye ceza alacaklar.
“En ağır cezalar verilsin” diye infaz sütunları oluştu.
Elbette çirkin görüntülerdi.
Olmamalıydı...
Ama bunlar 7-8 genç adam. Deli kan akıyor damarlarında...
Peki... Parlamentoda 40-50 milletvekili birbirlerinin boğazlarına sarılıp, yumruklaştıklarında ne ceza alıyorlar?
Gazete sütunlarında, TV ekranlarında mahkemeler kuruluyor mu? İnfaz ediliyorlar mı?
Hangisine bir oturum - iki oturum parlamento çalışmalarına katılmamak cezası verildi?
Üstelik koca koca adamlar.
90 dakika vücut vücuda mücadelede, vücutlarına elektrik şarj edilmiş değil.
Sıralarında oturup, yasama hizmeti verebilirler. Kürsüye yürümek, hatibi susturmak, birbirinin boğazına sarılmak, yumruklaşmak için hiçbir nedenleri yok.
Peki liderlerin birbirlerine öfkeyle bağırmaları, zaman zaman hakaret etmelerine ne demeli?
GS Başkanı Adnan Polat, onlardan daha ağır sözcükler mi sarf etti?
Türkiye’nin Başbakanı kürsüden bağırıp çağırıyor. Gazete sütunlarında, TV ekranlarında “öfkenin belagatı” diye ona alkış tutuluyor.
Liderler, kendilerine hallerinden şikayet edenlerin zaman zaman boğazına sarılıyorlar, onlara “Ananı da al git” diyorlar.

Haberin Devamı

Masum değiliz hiç birimiz...


İmam ve cemaat
SÖYLEYİN... Böyle bir “büyükler” manzarasında sahadaki “gençler” mi tek sorumlu?
Öfke ve kavga kültürü toplumun doruklarından yamaçlara, sokaktaki insana çığ gibi düşüyor. Hepsini kaplıyor. Toplumun psikolojisi bozuluyor.
İmam ve cemaat söylemini hatırlayın.
Modern fizikte “etkileşim” bilimsel kuraldır. Bir yerdeki titreşim bir başka yerde aynı cinsten olan moleküllerde titreşim yaratır.
Bırakın siyasetin doruklarını bir yana, en yakınında olan tribünlere kulak verin. 90 dakika o küfür uğultusu altında top oynamanın sinirleri tahrip katsayısını bir düşünün...
Bugün kendi stadında karşı takıma, bir başka maçta ise başkasının stadında  kendi takımına küfür uğultusu.
Bu ülkede, birbirine yol vermedi diye sürücüler yumruklaşıyorlar. Hızını alamayan, öfke elektriğini toprağa akıtamayan çekiyor tabancayı öldürüyor.

Ağır tahrik faktörü
BÜTÜN bu sıraladığım sosyo- psikolojik gerçeklerin nasıl da “ağır tahrik” olduğunun bir örneğini vereyim:
GS’li Arda ile FB’li Semih, Ali Sami Yen’de birbirlerinin boğazını sıktılar, yumruklaştılar. Oysa onlar “abi-kardeş” gibidirler. Yansıttığım iki fotoğrafa bakın. Birinde omuz omuza beraberler, diğerinde yumruk yumruğa...
Bu örneği sürdüreyim:
Maçın ertesi günü, o ağır baskı, tahrik katsayısı üzerlerinden kalktığında, ikisi de birbirlerine olan sevgilerini vurguladılar.
“Aralarının asla açılmayacağı, dostluklarının süreceği” mesajını verdiler.
İstanbul Barosu’nda kayıtlı avukat olmak gibi de bir sıfatım var. Ali Sami Yen’deki olaylar nedeniyle ceza kurullarına bu yazım bir “savunma” metnidir.
Karar vermeden önce düşünsünler, vicdan terazisinde tartsınlar. Ceza hukukundaki “hafifletici sebep” ilkesini hatırlasınlar.

ŞENES ERZİK’İN ZORLUĞU
GS -FB maçında son dakika için beni daha çok düşündüren şey, olayın UEFA’daki yorumunun ne olacağıdır.
Genco Erkal’ın Aydın Doğan ödülünü aldığı gece, Şenes Erzik’le ayak üstü bunu konuştuk.
İşi çok zor.
UEFA’ya bizim siyaset doruklarının insanlarımıza dalga dalga yaydığı öfke, husumet, kavga kültürünün futbolcuların bilinçaltlarına işlediğini mi anlatacak?
Yurtseverliği buna engeldir.
Ne yazık ki, çaresiz, olayın utancını yüklenecek.

TİJEN’İN DÖNÜŞÜ

Masum değiliz hiç birimiz...

MİLLİYET İcra Kurulu Üyesi Tijen Mergen daha ilk sorgulamada serbest bırakıldı. Zaten beklenen de buydu.
Tijen’in Ergenekon dosyasıyla ilgisi için gazetedeki arkadaşlarla konuşurken şöyle demiştim:
“Tijen’e, Ergenekon’u sorsalar  ne cevap verirdi diyemeyeceğim, onun entelektüel kapasitesine hakaret olur. Ama Ergenekon için bildiği şeylerin gazetelerde ya da TV’lerde yer alanlardan bir kelime fazla olmadığına eminim.”
Bu dosya nedeniyle gözaltına alındığı söylendiğinde o mavi yeşil iri gözlerini daha da açarak nasıl da hayretle ve masum baktığını hissedebiliyorum.
Tijen’in serbest bırakılışı yüreğimde buruk bir sevinç...