Siyasetin tozduman manzaraları için bazı sorular:
Cuma günü, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Başbakan Bülent Ecevit'i ziyaret ediyor.
Anayasa Mahkemesi'nin "parti kapatma kararı için 3'te 2 oy çoğunluğunu öngören Anayasa değişikliği üzerine kaygılarını" dile getiriyor.
"Parti kapatmayı, demokratik Cumhuriyet'i bölücülüğe ve irticaa karşı korumayı imkansız hale getireceğini" söylüyor.
Ayrıca, "Anayasa Mahkemesi'ne güvensizlik anlamına gelebileceğini" de belirtiyor.
Ecevit, "bütün bunları dikkate alacağı" yolunda söz veriyor.
Söz vermekle kalmıyor.
Pazartesi günü, diğer iki hükümet ortağı partiyle birlikte "Anayasa değişikliklerinin, bazı sakıncaları nedeniyle rafa kaldırıldığı" açıklanıyor.
Bu açıklama, televizyonlarda yayınlanıyor.
Artık bir sorun kalmaması gerek... Öyle değil mi?
"- Ama, bu açıklamanın üzerinden saatler geçtikten sonra, Anayasa Mahkemesi pazartesi akşamı neden böyle zehir zemberek bir açıklamaya gerek gördü?"
Bu sorunun cevabı hala alınabilmiş değil.
Eveleyip gevelemeden bir başka soru...
"- Acaba MGK'da komutanlar mı telkinde bulundular?"
Zamanlama örtüşmüyor. "Anayasa değişiklik paketinin rafa kaldırıldığı" açıklaması yapılırken, MGK toplantısı sürüyordu.
Bir başka açı...
Sezer'in, Ecevit'e "önüme gelirse veto ederim" diyerek karşı tavır koyduğu bir Anayasa değişikliğine gene de gaz verilmiş.
Yani... Sezer etkili olmamış...
"- Fakat, Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın uyarısı üzerine geri çekilmiş. Neden?"
Bu sorunun cevabı da henüz askıda.
Gene bir soru işareti...
Anayasa'nın gereği olan kuvvetler ayrılığı, "Yürütme, Yasama ve Yargı"dan oluşur.
Ama...
"- Bir süredir, Hükümet ya da TBMM'de atılan adımların son anda geri alınmasıyla, Yürütme ve Yasama'nın Anayasa skalasında ve kuvvetler ayrılığında gücünü, eşitliğini koruduğu söylenebilir mi?
- Etkin ve duyarlı güçlerin varlığı, Türkiye'de siyaset hayatının gerçekleri mi?"
Bu soruların cevabını "yaşananlar" ve "adeta kaşınmak" veriyor.
Soru soruyu üretmekte...
"- Anayasa Mahkemesi 'biz, parti kapatmak gibi duyarlı bir konuda 3'te 2 oyla karar veremeyiz' derken, acaba ihsas - ı rey'de mi bulundu?
- Yani, mahkeme eğilimini açığa vurma durumunu mu yarattı?
- 'Kapatacağım, fakat kapatma kararını 3'te 2 oyla alamam' gibi bir mesaj mı veriliyor?"
Bir karşı soru...
"- Tam kapatma davaları görülürken, 'parti kapatmayı neredeyse imkansız hale getiriyor' iddialarına yol açan Anayasa değişikliğine ne denir?
- Karar verecek hakimleri, Meclis görüşmeleri ve bu hüküm etkilemeyecek midir?
- Bu da Anayasa'ya aykırı değil midir?"
Siyasette kafalar o kadar karışık ki, böyle soruların cevapları da açık ve net değil.
Sorular sürüyor...
Anayasa Mahkemesi, bundan önce HEP, DEP, ÖZDEP hakkında, ittifakla yani oy birliğiyle kapatma kararları almıştı.
Sadece RP'yi 9'a 2 oy oranıyla kapatmıştı.
Yani, her birinde 3'te 2 oy oranı fazlasıyla sağlanmıştı.
Demek ki, Anayasa Mahkemesi, 3'te 2 oranını aşan üye sayısıyla kapatma kararı verecek iradeye sahip olduğunu kanıtlamış.
"- Duyarlığını bu oranlarla kanıtlamış Anayasa Mahkemesi'ne 3'te 2 oranının dayatılmasına ne gerek var?
- Parti kapatmayı, 'Anayasa Mahkemesi'ne güven' tartışmalarını tetikleyecek maddelere bağlamak yerine, neden ilk değişiklik hali benimsenmedi?"
Örneğin... Fiilin ağırlığına göre...
Önce para cezası... Sonra ilk ara seçime, ilk genel seçime katılmasını yasaklama kararı... En sonunda temelli kapatma kararı...
İşte önyargısız masum sorular...