Dün "sol partiler ittifakı"nın kurulduğu açıklandı. "Demokratik Güç Birliği" adı verilen bu maya tutar mı?
SHP, DEHAP, ÖDP, Özgür Parti, EMEP ve SDP...
İçinde "ekşime" yapacak yabancı madde var mı?
Hepsi de sol yelpazenin çeşitli tonlarındaki kırmızılar...
Yani...
İdeolojik çatışma olasılığı az.
Ancak, DEHAP'ın da bu yelpazede yer alması, "etnik" motiflerle politika kuşkusuna çağrışım yapabilir. Bununla beraber Güç Birliği'nin açıklandığı oteldeki salona Atatürk posteri ve Türk bayrağı asılmış olması, bu konuda bir "müşterekler platformu" oluştuğunu gösteriyor.
DEHAP'ın "ortak hareket" vitrinine gösterdiği özeni, seçim kampanyası boyunca yerel toplantılarda ve çalışmalarda da sürdürmesi gerek.
Bu Sol Partiler Birliği, aralarına yüzde 6 gibi ciddi bir oy oranı olan DEHAP'ı almazsa, marjinal kalır. Sadece büyük harfler kalabalığı olarak meydanlarda dolaşır.
Buna karşılık... Sol Partiler Birliği'nin DEHAP'la birlikte yürümesi de zor.
Zurnanın bir yerinden "zart" sesi çıkarması her an mümkün.
Öyle bir skandal yaşanabilir ki... Türk bayrağının, yerine öyle renkler konabilir, İstiklal Marşı yerine öyle sesler işitilir ki, sol birliğe yönelebilecek parlamento dışı muhalefet oyları - ki bu oyların oranı yüzde 46'dır - bir anda geri çekilir... DEHAP, kendi etnik oylarıyla ve diğerleri de kıytırık oylarıyla baş başa ayazda kalabilirler.
Ayazda kalacak olan sadece onlar değil, ciddi bir alternatife ihtiyacı bulunan Türk demokrasisidir.
Ama, abartılmış kuşkular da yanıltır. Etnik oy tabanına sahip DEHAP'ın, ulusal partilerle aynı potada ve ulusal bir platform için yer alması olumlu değil mi?
Kamuoyu araştırmalarının ciddi isimlerinden biri olan Tarhan Erdem'e göre, sol ittifak partileri yanlış yapmazlarsa yüzde 10'un üzerinde oy alabilirler.
Büyük partilerin ve özellikle iktidar partilerinin oy şanslarının yüksek olduğu yerel seçimlerde, sol ittifakın - hem de CHP dışında bir ittifakla - yüzde 10'un üzerine çıkması başarı olur.
Genel seçimler için umut verici ciddi bir seçeneğin oluştuğunu gösterir.
Özellikle belediye başkanları seçimlerinde, gönlündeki adayın başkan seçilemeyeceğini gören seçmen, kendine en yakın bulduğu büyük parti adayına oy verir. Kural böyledir.
Bu durumda adres, sağda AKP, solda ise CHP'dir.
Tarhan Erdem'e göre sağdaki bu tür seçmenin de adresi olan AKP'nin, belediye başkanı seçimlerinde oylarını artırarak yüzde 34'ten 42'ye varması, - n o r m a l - sonuç olur.
"Başarı" değil.
Solda da - DEHAP'la birlikte sol ittifakın ortak adaylarının kazanabileceği belirli iller dışında - adres CHP'dir.
CHP'nin de yüzde 23 - 25 oy alması normaldir.
"Başarı" değildir.
Peki, ya başarı için oran nedir? Yüzde 46 ve yukarısı AKP'nin, yüzde 28 ve yukarısı ise CHP'nin "başarısı" olur.
AKP, hükümet olduğundan bu yana ciddi bir eksi yaşanmadı.
Tersine... Toplum umudunun odaklandığı AB'ye tam üyelik yolunda seri adımlar atılmakta. Irak konusunda savaş dışında kalmak da içeride prim yaptı.
Enflasyonun ise çeyrek yüzyıldan bu yana ilk kez yüzde 20'nin altına düşmüş bulunması, AKP'nin avantajı.
Yerel seçimlerde halkın para musluklarını elinde tutan iktidar partisine oy verme eğiliminde olduğu da bir gerçek.
CHP ise, bir yandan iktidar avantajını kullanan AKP, öte yandan belli coğrafyalarda DEHAP'ın katkısıyla güç kazanacağı görünen sol ittifak partilerinin ortak adayları arasında sıkışabilir.
CHP'nin bu ittifakta yer alması seçimin yazgısını değiştirir mi?
CHP için bu beklenti var.
Demokrasinin dengeleri böylece belki yeniden kurulabilir mi?
Alternatif oluşabilir mi? Atatürk'ün partisi işlevine sahip çıkabilir mi?
Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu göstermez mi?
Not: Dünkü yazımda "amal" kelimesinin karşılığı "ufuk" olarak yayımlanmıştır. Doğrusu "umut"tur. Düzeltiyorum.