Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Chirac'ın imzalamasıyla yasalaşan "1915'te Ermeniler'e soykırım yapıldığı iddiası", hukuki bir sonuç verir mi?
Fransa hukukunda "Negationism" diye adlandırılan "inkarcılık kurumu" düzenlenmiştir.
"Yasaya karşı geliş suçu"nu ifade eder.
Alman hukukunda da aynı kavram "Auschwitzluge" adıyla yer almıştır.
Avrupa'da en fazla Yahudi'nin öldürüldüğü ve yakıldığı Auschwitz Kampı'ndan esinlenerek "Auschwitz'i inkar" anlamına gelmektedir.
"Tarihin saptırılması" gibi bir suç olarak nitelenir.
"Ermeni soykırımı" iddiasının resmen tanınması ile birlikte, yasasının Fransa'da "Negationism" kapsamı içine alınmasından ya da böyle bir sürecin başlangıcı olmasından kaygı duyulmalıdır.
İleride Federal Almanya Meclisi'nden de böyle bir karar çıkarsa, o zaman "Auschwitzluge" çerçevesi içine girmesi olasıdır.
Kimse kuşku duymasın ki... Ermeni diasporası, böyle bir süreç için büyük çaba gösterecektir.

Yukarıdaki kaygıları arttıran, Cumhurbaşkanı Chirac'ın bu yasayı iptal için Anayasa Mahkemesi'ne göndermek yerine imzalamış olmasından çok, imzalama gerekçesidir.
Çünkü... Fransa'nın Ankara Büyükelçisi'nin yaptığı açıklamaya göre; "Cumhurbaşkanı Chirac ve Başbakan Jospin, 15 günlük sürenin - neredeyse - dolmasına kadar beklemişler ve konuyu hukukçulara inceletmişlerdir.
Onların verdikleri görüşe göre; Anayasa Mahkemesi'ne iptal kararı için gerekçe yoktur."
Chirac,
o nedenle yasayı imzalamıştır.
İşte püf noktası burada...
Fransız Anayasası'nın 34.maddesinde, "Parlamento'nun hangi konularda yasa yapabileceği" sıralanmakta.
Bunlar arasında "dış politika belirlemek" yer almıyor.
Türkiye'nin beklentisi; "Chirac'ın Anayasa Mahkemesi'ne o gerekçeyle başvurması"ydı.
Çünkü... Anayasa, "kuvvetler ayrılığı gereği, dış politika belirleme yetkisini, sadece Yürütme'ye, yani Hükümete vermişti."
Fakat... Bir başka görüş de, o aynı 34. maddede yer alan "temel hak ve hürriyetlerde yasa çıkarılabileceği" hükmüne dayalıdır.
Soykırım da "insanlık suçu" olarak "temel hak ve hürriyetler" kapsamına girmektedir.
Chirac'a ve Jospin'e görüş bildiren hukukçulara göre; "Anayasa Mahkemesi, bu açıdan bakarak yasayı iptal etmeyebilir."
İşte, tekrar yazının başlarına dönecek olursak, Türkiye'nin başına örülmekte olan belanın çizgileri ortaya çıkıyor.
"Negationism"in tohumları, bu hukuki görüşlerde yeşerebilecek ortamı bulabilir.
Bir adım sonrası Federal Almanya da olabilir.
Zaten Avrupa Parlamentosu kararı, diğer Avrupa Ulusal Parlamentoları'na da yansımakta.
ABD yolda...
Daha böyle bir yasa çıkmadan bile, ABD'li ünlü tarihçi Bernard Lewis, "Ermeniler'e soykırım yapıldığı iddialarına karşı çıkması" nedeniyle, Paris'te bir Asliye Ceza Mahkemesi tarafından "Ermeniler'in manevi değerlerini yaraladığı" gerekçesiyle mahkum edilmiştir.

Cumhurbaşkanı'nın imzasından sonra, artık 60 milletvekili tarafından Anayasa Mahkemesi'ne başvurma yolu da kapanmıştır.
Fransa Büyükelçisi, "dış politikayı, Fransa Anayasası'na göre hükümet çizer" diyor.
"Bu yasanın hükümeti yönlendiremeyeceğini" söylüyor.
"İyi ilişkileri sürdürmek isteğini" yineliyor.
Gerçekten... Tepkiler, amacını ve ölçüsünü aşmamalı.
Akılcı olmalı...
Bu mayın coğrafyasında gözleri öfkeden kararmış olarak yürüyemeyiz.
Geri de dönemeyiz.
Çözüm, tarihin gerçeklerini, diasporanın görüntüleri çarpıtan sirk aynalarından kurtararak, günümüze ve dünya kamuoyuna taşımaktır.
Oyun, ancak öyle bozulur.