Fransa Başkanı Chirac, ülkesinin en fazla izlenen TF - 1 kanalı haberlerine çıkacak. Haberleri sunan deneyimli gazeteci Patrick Poivre dArvornun konuğu olacak. Konuşmanın tek gündemi, Türkiye...Chirac, adının baş harfleriyle kısaca "PPdA" diye anılan gazeteciye, "17 Aralık zirvesinde Türkiye için dile getireceği - belki de ısrarlı olabileceği - Fransa tavrını" açıklayacak. - Tam üyelik... - Özel statü... - Ucu açık müzakere süreci... - Ermeni soykırımının tanınması... - Kıbrıs Rum Yönetiminin tanınması... - Dolaşım, tarıma katkılar ve yapısal düzenlemelerde istisnaların kalıcı olması...Türkiye için bütün bu duyarlı konularda, Fransanın tavrının ne olacağını, gerekçeleriyle birlikte ortaya koyacak.Türkiyenin AB için değerlendirmesini yapacak. Bugün Türkiye saati ile 21.00, Fransa saati ile 20.00de, AB zirvesinin "işaret fişeği" ateşlenecek. Diplomasinin bilgeleri, Chiracın yapacağı bu konuşmaya büyük önem veriyorlar.Onlara göre Chirac, "PPdA"ya söyleyecekleriyle kendisini ve Fransayı bağlamış olacak.Bir kez bu kadar açık ve net angaje olduktan sonra, 17 Aralıkta tavır değiştirme olasılığı yok denebilir.Genel çizgisinde kalır... Kırılma yapmaz.Belki yüzde 5 - 10 esnemeler olabilir.Herhalde, o esneme olasılığı olan konuları da ılımlı ve yuvarlak söylemlerle yansıtacaktır. Kostümlü prova Chiracın yapacağı konuşma, sadece Fransanın değil, bir bakıma ABde "mahşerin üç atlısı" denebilecek Almanya va İngiltereyle birlikte üç büyük ülkenin genel yaklaşımı gibi de algılanabilir.Chirac, o iki ülkenin liderlerinden büsbütün kopuk olamaz.O üçünün birlikte ağırlık koymak gibi bir gelenekleri var.O halde Chiracın bu akşam haberlerinde söyleyeceklerini Türkiye bir "meteoroloji balonu" olarak da yorumlamalı.Son 48 saate böyle bir "tüyo" ile girmek, Türkiyenin final koşusu için önemlidir. Final tüyosu Diğer iki büyük ülke liderini de dikkate almak zorunluğu, Chiracın -Fransanın - "freni" olabilir.O nedenle bazı tahminler yapılıyor...Yukarıda sıralanan maddelerden çoğunun, Chirac tarafından önkoşul olarak öne sürüleceğine ihtimal verilmiyor.Kötü olasılıklar arasından birinin altı çizilmekte; "Müzakerelerin ucunun açık olacağı ve tam üyelik tıkanırsa Türkiyenin de onayıyla özel statü tanınabileceği" yolunda bir söylemin, bu akşam haberlerde, Chirac tarafından dile getirilmesi ve bu söylemin 17 Aralık açıklaması satırlarında yer alması............Şöyle bir mantık öne sürülmekte:"Müzakerelerin tabiatı, zaten ucu açık olmasıdır. Her müzakere olumlu sonuçlanmaz. O nedenle, ileride müzakereler tıkanırsa, bunca alınan mesafeyi tarihin çöplüğüne atmayalım, gelin anlaşalım, bir özel statü oluşturalım denebilir. Böyle bir durumda da Türkiyenin onayı aranacağına göre, varsın ucu açık müzakere ve gerekirse özel statü satırları 17 Aralık açıklamasında yer alsın..."İyi hoş da...Böyle bir ifade, genişleme sürecinde, hiçbir tam üye adayı ülke için kullanılmadı.Ayrıca... Derogasyonlarla, yani, "serbest dolaşım, tarıma katkılar, yapısal düzenlemelerde, kalıcı olabilecek istisnalarla" zaten bir anlamda, Türkiye için "Özel Statü" yaratılmakta...Ama bu, "tam üyelik içinde bir özel statüdür..." Zamanla aşılabilir.Oysa, yola, "tam üyelik olmaksızın özel statü seçeneğini" de kayıt düşerek çıkmak, çok farklıdır.Türkiyenin bu ayrıntıya duyarlık göstermesi doğaldır.Gerçi... Dünyanın sonu değildir ve "tarih almak" hedefine erişmek tarihi olaydır, fakat, final ipi de "özürlü" olmamalı. g.civaoglu@milliyet.com.tr Ucu ve uçkuru