MUHAFAZAKAR demokrat iktidarda korunması gereken geleneklerimizden biri de “atasözleridir.”
Misal...
“Kem söz sahibinindir” söylemi.
Eğer “kavat” değil de “kavas” denmişse bu atasözünü hatırlamaya da gerek yok.
Öyle ya...
Belki de “alın şunu bir el kanasta oynayalım” denmiştir.
Ya da “alın şu kanaviçeyi bizim salondaki TV’nin üzerine örtelim” demiş olabilir de...
Yoksa...
“Alın şu karunu, zenginlik çeşmesinin suyu nereden, hesabını sorun” demek istemiştir.
“Yedirtilmeyeceğini” bilse de “hizmet” için var olan devletin valisinin, vatandaşına “kavat” diye hakaret edecek hali yok ya...
Onu “yedirtmezler” ama bazıları kendi kendini yer tüketir.
Ampul döneminde mumların ömrü ne olur ki?
Biz asıl ciddi konulara geçelim.
KÜRTLERDE İKTİDAR
TÜRKİYE‘nin güneyinde, PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin “Kürt yönetimi” oluştu.
Köktenci İslami güçlerle çatışmada çökmedi, tam tersine püskürttü, egemenlik alanı kurdu.
Buna Kuzey Irak Kürtlerinin lideri Barzani hiç de sempatiyle bakmıyor.
Barzani’nin Diyarbakır’a gelerek Başbakan Erdoğan’la görüşecek olması, “birliktelik mesajı” iki aksın kesişmesi anlamına geliyor.
Bir tarafta “Türkiye-Barzani” öte tarafta “Kandil-PYD” aksları...
Ortada çok boyutlu bir oyun var.
Ankara’dan görünüşü Başbakan Erdoğan’ın danışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan şöyle çiziyor:
DİYARBAKIR, BARZANİ VE SÜREÇ
BAŞBAKAN Erdoğan çözüm süreci başladıktan sonra ilk kez Diyarbakır’a gidiyor.
Hafta sonunu Diyarbakır’da geçirecek olan Başbakan, cumartesi günü toplu açılış ve toplu nikah törenlerine katılacak, Pazar günü ise Bismil ve Ergani ilçelerini ziyaret edecek.
Diyarbakır gezisinin sürprizi ise Kuzey Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani’nin de bu programa iştirak edecek olması ve Başbakan’la görüşmenin bu şehirde gerçekleşmesi.
................
Barzani görüşmesinin iki paralel gelişme açısından önemi olduğu düşünülebilir.
Birincisi Irak merkezi yönetimiyle Türkiye’nin ilişkilerinin normalleşmesi, ikincisi PYD bağlamında örgütle KDP’nin ilişkilerinin gerginleşmesi...
Mesut Barzani’nin bölge halkı tarafından sevildiği ve önemsendiği bir gerçek...
Bunun PKK’yı rahatsız etmesi veya huylandırması da mümkün. Özellikle son dönemde yaşanan bir dizi olay Kuzey Irak Yönetimi ile PYD’nin arasını açmış durumda.
1- Kürt konferansının toplanamaması...
2- Salih Müslim’e geçiş izni verilmemesi... (Müslim, Amerika’dan da vize alamadı. G.C)
3- Cenevre II’ye katılım konusunda PYD’nin etkisizleştirilmesi gibi bazı sebeplerle PYD KDP’yi ‘Kürt düşmanı ve Rojava devrimi karşıtı’ olmakla suçluyor.
Türkiye ile yaşanan yakınlaşma ise örgüt tarafından alerjiyle karşılanıyor.
KDP Dışilişkiler Başkanı Hemin Hewrami PYD ile Suriye rejimi arasındaki ilişkilerin Suriye’deki ve Kuzey Irak’taki Kürtler için büyük problemler çıkardığını, PYD’nin Kobani, Afrin, Kamışlı gibi şehirlerdeki Kürt partilerinin çalışmasına izin vermediğini özellikle vurguluyor.
Türkiye, Irak merkezi yönetimiyle hızlı bir normalleşme sürecine girerken Kuzey Irak’la da ilişkileri geriletmeme kararlılığında.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu Bağdat’ı ziyaret ederek normalleşme yolunda ilk adımı atmış oldu. Davutoğlu, yaklaşmakta olan Irak seçimlerinde tüm kesimlere eşit mesafede olacağımızı ve bu yakınlaşmadan ABD ve İran’ın aynı anda memnuniyet duyduğunu belirtti.
TBMM Irak Dostluk Grubu başkanı olarak Meclis Başkanımızla birlikte bu ay içinde Irak ziyaretinde bulunacağız.
Bu da normalleşmenin diğer bir adımını oluşturacak.
........................
Bu “Diyarbakır buluşması” Kandil-PYD aksında nasıl yankılanacak?
Barış süreci için “İmralı-BDP” diyalogu nasıl bir tavır üretecek?
Yüzde 80’i sınırdan çıkmamış olan PKK ateşkes sürecine kurşun sıkar mı?
Adımlar atılırken sanıyorum/umuyorum bunlar da hesaplanmıştır.