Türkiye'yi ziyaret eden
Yaser Arafat olmasaydı,
FKÖ bu noktaya gelebilir miydi?
"Lider olunmaz, lider doğulur."Yaser Arafat, doğum gününü
Türkiye'de kutladı.
Ama...
5 Ağustos 1929'da nerede doğmuştu?
Resmi biyografiye göre
Kudüs'te,
Ağlama Duvarı'nın hemen yakınındaki aile evinde.
Buna karşılık...
Fuad Üniversitesi'ndeki belgeler,
Arafat'ın
Kahire doğumlu bir
Filistinli olduğunu gösterir.
İkinci olasılık daha büyük.
Babası
Abdulrauf ve ailesi,
1927'de
Kudüs'ten ayrılarak
Kahire'ye gitmiş.
Abdulrauf orada ticaret yapıyordu.
Üstelik...
Daha önce
Filistin'deki topraklarını diğer bazı büyük
Filistin aileleri gibi gizlice
Yahudiler'e satmıştı.
Kendini
Filistin davasına en yürekli ve en içten duygularla adamış olan
Yaser Arafat için babadan kaynaklanan bu gölge,
Filistinli rakiplerine karşı hep handikapı olmuştur.
Nitekim...
Yaser Arafat, babasının
Kudüs'teki cenaze törenine gitmemişti.
Arkadaşı
Hamid Ebu Fitta'ya,
"babam bana 2 metrekare bile Filistin toprağı bırakmadı" demişti.
Ateş üzerinde adımlar
Arafat, yukarıdaki satırların da gösterdiği gibi,
Filistin davasının liderliği için şanssız doğmuştu.
Ama...
Eksilerden artı yaratmak onun doğasıdır.
Sonraları hangi ateş çemberlerinden geçmedi ki!..
Hocası
Hacı Emin el - Huseyini'nin
Yahudiler'e ve
İngilizlere karşı olmak koşuluyla,
Hitler ve
Duçe'nin desteklerini alışını izledi.
Arafat'ın beynine,
Filistin için herkesle dayanışma olabileceği ilkesi böylece yerleşti.
Örneğin...
Önce
Çin, sonra
SSCB... Şimdi de
ABD'den destek alıyor.
İsrail Başbakanı ile el sıkışabiliyor.
Yaşamı boyu herkese göre ayrı bir senaryo yazabiliyor, başrol alabiliyordu.
Tiyatro dehasına sahipti.
Onun tiyatrolarına bir örnek...
Daha gençlik yıllarında
Prag'da
Uluslararası Öğrenci Konferansı'na başında kefiye ile katılmıştı.
Bir anda herkesin ilgi odağı olmuştu.
Kefiye, bütün hayatı boyunca onu herkesten ayıran simgesiydi.
Bu rolü isteyerek yazmış ve oynamıştır.
Varacak mı?
Yaser Arafat da, öğrenci birliği ve terör yollarından geçerek uluslararası kimliğine adım adım ilerledi.
Kahire Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği okurken, öğrenci birliği başkanıydı.
İnşaat mühendisliğinin statik hesapları ve zemin etüdlerini siyasete taşıdı.
Çılgınca cesaretini ve sınırsız ihtiraslarını böyle dengeleyerek, dolu dolu ve gerçekçi bir yaşam sürdürebildi.
Ögrenciliğinde silahlı birlikler de kurmuştu.
Devlet Başkanı General Necip ve ileride onu devirecek olan
Albay Nasır ile dirsek temasındaydı.
Hafız Esad, Kral Hüseyin'le de...
Bağımsız Filistin ideali uğruna her şeyi geri çeviriyordu.
Örneğin...
Teksas Üniversitesi'nden aldığı bursu da...
İsrail topraklarına sızıyor, sabotaj eylemlerine katılıyordu.
Karizması büyüyordu.
Arap dünyasında
"onunla ve onsuz yaşanamaz" isim oluyordu.
Çatışmalarda yaralandı.
Hemen her
Arap ülkesinde hapse girdi.
İşkence gördü.
Suikastlardan sıyrıldı.
Sırtında gelinlik, baskından kurtuldu.
Böyle nice ateş ve su sınavından geçtikten sonra liderler tarafından ağırlandı.
Uluslararası siyasetin duayeni oldu.
Arafat, şimdi zaten
- de facto - var olan devleti,
- de juris - yani meşruluğu tanınan bir devlet olarak ilan etme arifesinde.
Bir türlü kutsal topraklarına varamamış bir
Hz. Musa imajından kurtulacak mı?
Göreceğiz.
Arap Robin Hood'u olduğu söylenebilir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr