Türkiye, yarın yapılacak ekonomik programın açıklanmasına kilitlendi.
Para hareketleri adeta buzluğa kondu.
Toplumun her kesimi, kendisi için en güvenceli olabilecek mevzilere geçti.
Bu açıklama takviminin bir nedeni, Derviş'in yurtdışından gelecek para işaretlerini beklemesi...
17 milyar dolarlık bir paket sözkonusu...
Gerçi bu rakkam, kesin olmayacak ama, ekonomik programın her parametresi, bir alt ve üst tahmin arasındaki koridorda belirlenecek.
Büyük olasılıkla programın dış kaynaklar bölümü, önümüzdeki hafta açıklanacak.
TÜSİAD'çılar Derviş'e "yarım yarım açıklamalarla toplum üzerindeki psikolojik etkiyi zayıflatırsınız. Çarşambayı bekleyin. İç ve dış, tüm boyutlarıyla açıklayın" önerisinde bulundular.
Öte yandan... Programın açıklanmasında "mesai saati bitiminin beklendiği" yolunda, tatsız fısıltılar da yayılıyor.
Vurgulamakta yarar var ki... Şu aşamada olasılığı nerdeyse sıfır olan iddialar...
İnanılmamalı.
Tartışmak da istemeyiz.
Zaten... Takvimin son yaprağındayız.
Serinkanlı, sağduyulu ve yurtseverlikle beklenilmeli.
Derviş'e ve Hükümet'e "siyasette güven unsurunu sarsmamaları gereği" zaten anlatılmıştır.
Dünkü TÜSİAD toplantısında üyeler yakınıyorlardı:
"İşçilerimize ücretlerini ödemekte dahi zorlanıyoruz.
Gene de toplu çıkarmalar yapmıyoruz... İşyerlerini tatile sokmuyoruz...
Ama... Ne kadar dayanabiliriz?
İşçilerimiz de sokağa dökülmediler.
Ücretlerin zaman zaman gecikerek ödenmesini anlayışla karşılıyorlar.
Fakat... Bu daha ne kadar sürer?
Böyle giderse ip kopar.
Tesbihin taneleri dökülür."
"Siyasetle demokratik sivil örgütlerin karşı karşıya geldikleri" gibi bir görüntü, şu aşamada Türkiye'nin yararına değil.
Daha önce de belirttiğim gibi; "Bu Hükümet'in üst üste iki kaza sicili, ehliyetinin iptalini gerektirir.
Fakat...
Yaşadığımız şu son derece duyarlı süreçte mi?"
IMF ile anlaşma görüşmeleri sürerken, Türkiye'nin yazgısı konuşulurken, iç siyaset tansiyonuna tavan yaptırmak doğru mu?
Esnaf ve TOBB, Hükümet'in istifasını elbette isteyebilir.
TÜSİAD, Hükümet'te değişiklik söylemiyle toplumun nabzını yansıtıyor olabilir.
Ama... Bunun için IMF ile sıcak günlerin aşılmasını ve yeni programın yörengesine oturmasını beklemek gerekirdi.
Hükümet'e gelince...
Ecevit, "ben seçimle geldiğim her yerden, gereğinde istifa ederek gittim. Namluyla, dipçikle gönderilmedim. Gerekirse gene aynı şeyi yaparım, ama şu aşamada bırakamam" söyleminde haklıdır.
2 kez Başbakanlık'tan, bir kez genel başkanlıktan istifa etmişti... Gene eder.
Ama şimdilerde bir Hükümet krizini de taşıyabilir miyiz?
Öte yandan... Başbakan Yardımcısı Bahçeli'nin "TÜSİAD istedi diye kelle verircesine bakan veremeyiz" söylemi ilke olarak doğru.
Ancak... Hükümet'in, bir taşı dahi yenilemeden yükselen tepki dalgaları karşısında ayakta kalması çok zor.
"Hükümet olmak" ile "iktidar olmak" örtüşmeli.
Birincisi Meclis'in, ikincisi toplumun ve kurumların güvenoyunu gerektirir.