Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Projektörlerin odaklandığı yıkılmakta olan duvarın dibindeki orkestrayı Şef Leonard Bernstein yönetiyordu. Bütün dünya, duvarın yıkılışıyla insanlığın bütünleşmekte olduğu müjdesini almış gibiydi. Baharı karşılar gibi coşkuluydu.Dün Atina'da, Avrupa Birliği'ne katılan 10 yeni üye için düzenlenen törenin büyük kutlama müziği de bu 9. Senfoni'nin "Neşeye Övgü"süydü.Duyguları kanatlandıran notalarıyla, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyeliğine de eşlik etti.Ya bu görüntüleri uzaktan acıyla, içi burkularak izleyen Türkiye ve dışlanmış KKTC'ye hangi müzik eşlenebilirdi.Konuyu Beethoven'dan başlayarak söyleştiğimiz Doğan Hızlan üstada göre, iki aday müzik var.Anlatıyor.Birincisi... Mozart'ın Requiem'i... Son yapıtı olan Requiem'i siyah pelerini rüzgarda uçuşan esrarengiz bir adam ısmarlamış. Mozart bu yapıtından sonra ölmüş. Kısacası "geri dönüşü olmayan kayıplar" için yas müziği.İkincisi...Benjamin Britten'in savaş sonrası yapıtı War Requiem (savaş requiemi)...Acılarla dokunmuş kara bir örtü gibi.Elbette, ABD'nin ikiyüzlü politikası bir gerçek.Ama...Tek suçlu Avrupa mı?Kıbrıs sorunu Ankara'da ve KKTC'de, nasıl ve kimlerle bu hale getirildi?Sorgulanmalıdır. Berlin Duvarı yıkılırken, Beethoven'ın 9. Senfonisi'nin Neşeye Övgü'sü çalmaktaydı. Büyük kutlamaların müziğidir bu. Erdoğan biliyordu Bir başka işaret daha...Öyle bir ayrıntı ki sorunun esasını belirleyebilir.KKTC'deki Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Talat'ın, Yunan Başbakanı Simitis ile görüşeceği, R. T. Erdoğan'ın bilgisi dışında değil.Talat, Türkiye Başbakanı'na "Atina'ya gitmek istiyorum. Yunan hükümeti ile de görüşeceğim" demiştir.AB dönem Başkanlığı olarak Atina yönetimine randevu başvurusunu Türkiye Başbakanı'na bildirerek yapmıştır.Ancak... Randevu Atina değil, Güney Kıbrıs için verildi. Simitis ile görüşme cumartesi 16.30'da.Sadece Talat değil, bütün partilerin liderleri çağrıldı.Denktaş'ın etki alanına girenler gitmiyor.Buna karşılık, muhalefeti oluşturan Toplumcu Kurtuluş Partisi ile oy oranları hayli düşük olan Yurtsever Birlik Hareketi, Birleşik Kıbrıs Partisi liderleri de görüşmede bulunabilirler.Erdoğan'ın bilgisi dahilinde başlamış bu diyalog süreci, Ankara'nın merceklerini değiştirerek bakmaya başladığının işaretidir. Abdullah Gül'ün Atina'ya, Rauf Denktaş'ın "gitmeseydi daha iyi olurdu" söylemine rağmen gitmesi, artık politikada bir şeylerin - gecikerek de olsa - değişmekte olduğunun işaretidir. İki tepki "1- AB dilleri arasında Türkçe de yer almalıydı. Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Yunancanın yanı sıra Türkçe de kurucu ve resmi dildir.2- Kıbrıs Cumhuriyeti'ne Avrupa Parlamentosu için verilen 6 milletvekilinden 2'si Türklere ayrılmıştı. Neden, 6'sını birden Rumlardan atadınız?"Yani...Bu diyalog teslimiyetçilik değil.Anladığım kadarıyla 2004 Mayıs'ına kadar bir çözümün altyapısını oluşturmak üzere diyalog sürecek.Annan planında Türk kesimi halkının kabul edebileceği, omurgası ve gerçekçiliği olan değişimler oluşturulacak. Ankara ile dirsek teması sürdürülerek Türkiye'nin de AB üyeliğini öngören bir paralel kurulacak.KKTC'de 2003 sonunda Genel Seçimler var. Seçimden sonra bugünkü muhalefetin büyük çoğunlukla iktidara gelmesi ve unutulmaz tarihi katkıları olsa da artık çözüme ulaşmak için geçmesi ve Denktaş'ın görüşme yetkisinin alınması düşünülüyor.Eski politikaların altındaki zemin kaymakta."KKTC'yi ilhaktan" söz edenler yıllardır - sorunlar zemininde - KKTC'nin Türkiye'yi ilhak ettiği gerçeğini görebilmeliler. g.civaoglu@milliyet.com.tr Bugün seçim yapılsa oyların yüzde 30'unu alarak iktidarın patron partisi olacak Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Talat iki konuda tepkisini bildirmek üzere bu görüşme isteğinde bulunduğunu söyledi: