Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın Anayasa Mahkemesi’ne AKP için kapatma davası bağlamında ilk notlar...
-  Türkiye’de cuma akşamları netamelidir.
Muhtıralar, müdahaleler, sert devalüasyon kararları, duyarlı konularda cumhurbaşkanı onayları için cuma gününün akşam saatleri seçilir.
Özellikle banka ve borsa işlemlerinin durduğu saat 16.00 ve sonrası Türkiye’nin “eşref saatidir.”
Her türlü sürpriz cuma günleri saat 16.00’dan sonra yaşanabilir.
Pazartesi gününe kadar geçecek 48 saat, heyecanın yatışması, ekonomide panik olmaması için bir “zaman tamponu” dur.
“AKP’nin kapatılma davası”  için başsavcının başvurusu da cuma akşamüstü 16.30’da açıklandı.
-  Önce DTP, şimdi de AKP için “kapatma davası...”
Bu iki partinin kapatılması, -teoride-  Türkiye seçmeninin yüzde 50’sinden fazlasının TBMM’de temsil olanağının yok edilmesi sonucuna varabilir.
Gerçi kapanan siyasi partiler, bir başka “zula”  isimle faaliyetlerini sürdürüyor.
Ama... Oylar bu yenilere değil, eski isme, eski programa, eski kadrolara verilmişti.
-  Başsavcı kapatma başvurusunda 71 AKP’liye de siyaset yasağı getirilmesini istemiş.
Listede Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yanı sıra Başbakan Erdoğan ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç da varmış.
Kapatma kararı halinde başka bir isimle AKP’nin devamı olabilecek partide o isimler yer alamaz.
Ancak... Daha önce Anayasa Mahkemesi, 24 partiyi kapatmıştı  ama siyasi partiler kanunundaki son değişikliklerden sonra parti kapatmak çok zorlaştı.
-  AKP, Meclis’te net bir çoğunluğa sahip olduğu için kapatma davası açılsa bile sırf bu nedenle çalkantı olasılığı çok zayıf.
Buna karşılık... Küresel siyasette ve özellikle AB ilişkilerinde bu kapatma davası sürecinin olumlu etki yapmayacağını görmek için kahin olmak gereksiz ama sadece “Bu dava Türkiye’ye karşı işlenmiş ayıptır”  söylemiyle de AKP, tüm sorumluluklardan sıyrılamaz.
Son aylarda kendisine 5 yıldır destek veren “liberal”  kalemlere bile kuşku veren ve “n’oluyoruz, bu gidiş nereye”  kaygılarını üreten din eksenli siyasi tavırları, AKP’nin yeniden gözden geçirmesinde sayısız fayda var.
Demokrasiye herkes özen göstermeli.
Demokrasinin de kendini koruma antikorları olduğu unutulmamalı.
-   Kapatma başvurusunun gerekçesini ayrıntılarıyla ve dayanaklarıyla bilmiyoruz.
Ancak... Kalın çizgisiyle “AKP’nin laikliğe karşı odak haline geldiği”  iddiasının varlığı kesin.
Siyasi açıdan tedirgin olsak da Başsavcı, siyasi olasılıklardan etkilenmeksizin hukukun kendisine verdiği görevi yerine getirmekle sorumludur.
Başvuru, ayrıntılarıyla açıklandıktan sonra hukuk boyutuna girmek mümkün olabilir.

Haberin Devamı

GODZILLA

Haberin Devamı

Bu bir filmin adı. “Canavar”  anlamına geliyor.

Netameli cuma

Sonuncusunu görmemiştim. TV’de takıldım.
Karayipler’in Fransız Polinezya’sı sularında çok sayıda nükleer bomba denemeleri, sudaki canlılar üzerinde genetik sapmalar yaratıyor.
Okyanusta yaşayan kertenkele benzeri bir hayvan, olağanüstü büyüyor ve müthiş bir canavara dönüşüyor.
Beslenmek için okyanusta avlanan balıkçı teknelerine saldırarak  batırıyor, ağlarındaki tonlarca balığı yiyor.
Sonunda New York balık haline kadar geliyor.  Manhattan’da dolaşarak dehşet  salıyor.
Bir kuyruk darbesi, koca gökdelenleri yıkabiliyor. Dev pençeleri altında otomobiller eziliyor. Köprüler yıkılıyor.
Her ne kadar korku filmi gibi algılansa da, aslında önemli  bir mesajı var; “nükleer kirlenmenin doğayı tahrip ederek canavarlar yaratması...”
Sadece nükleer kirlilik değil, tüm çevre kirlenmesi ile insanlık, “canavarlar”  yaratıyor. Kutuplardaki buzullar eriyor. Ormanlar tükeniyor. Nehirler kuruyor. İklim değişiyor. Yerkürenin bir kısmı sular altında kalıyor, bir kısmı çölleşiyor. Hormonlu yiyeceklerle beden  dengelerimizi bozuyoruz. Kirli havayı soluyarak kendimizi zehirliyoruz. Canlı türleri yok oluyor.
Bütün bunlarda, bizim yarattığımız “Godzilla” ların izleri var.
Godzilla’yı bir de bu gözle izleyin.  Asıl korku bu olmalı.