Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Arkada bıraktıklarımızın kalplerinde yaşamak, ölmemektir.
Thomas Campbell"


Abdi İpekçi'yi dün sabah, mezarının başında andık.
Yüreklerimizdeydi.
Kızı Nükhet İpekçi, yaptığı konuşmada derinliği olan bir öneride bulundu:
"Bundan böyle her yıl 24 Ocak, 'Terörü Lanetleme Günü' olarak kabul edilsin.
Şiddeti kınayalım.
Demokrasi şehitlerini analım."
24 Ocak,
meslektaşımız Uğur Mumcu'nun ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın şehit edildikleri gün.
Babasının ölüm yıldönümü olan 1 Şubat'ı değil Mumcu'yu ve Okkan'ı kaybettiğimiz 24 Ocak'ı önererek, Nükhet, Abdi Bey'den kalıtsal olarak aldığı "tevazu ve olgunluğu" yansıtıyor.
24 Ocaklar, "terörün dışlandığı ve aşağılandığı ulusal bir haykırış" olarak yankılanmalı.

Dünyada AIDS Günü, Kadınlar Günü, Çocuklar Günü, Açlık Günü ve hatta "haftaları" düzenlenirken, insanlığın temeli yaşama hakkına karşı rezilce bir eylem olan terörün, bu takvimde ıskalanması utanç vericidir.
Önerinin benimsenmesi halinde Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Onat Kutlar, Gün Sazak, Kemal Türkler, Cahit Orhan Tütengil, Ümit Doğanay ve diğer demokrasi şehitleri, ulusça anılacaktır.
Genç beyinler için terörün aşağılandığı, insani değerlerin, yaşam sevincinin, sevginin, demokrasinin yüceltildiği kültür ortamı oluşacaktır.
Keşke... Bu öneri, Birleşmiş Milletler'e taşınsa ve tüm dünya ülkelerinde uygulanma şansına kavuşsa.

Abdi İpekçi'nin Milliyet'i yönettiği dönemlerde pırıltılı gazetecilerden biri de Mete Akyol'du.
Yayınladığı "Bütün Dünya" dergisinin Şubat sayısında çift sayfaya şöyle satırlar basmış.
"Kurşunlanmasının 22.yılında
Abdi İpekçi'nin anısına özlem ve saygıyla...
BİR HABERİ EKSİKSİZ ANLAMAK İÇİN,
O HABERİN ÖTEKİ YÜZÜNÜ DE GÖRMEK GEREKİR."
Abdi İpekçi'
nin gazeteciliği için pek çok tanım yapılabilir.
Ama... Hepsinin bileşkesi yukarıdaki birkaç satırdır.
Çünkü... İpekçi haberin, bilginin, fikrin... Yani iletişim ana maddesinin kesinlikle "doğru" olmasını ilke edinmişti.
İpekçi'nin doğrultusunda her haber, her bilgi, her fikir, ilgili tüm tarafların görüşleri alınarak oluşturulurdu.
Referansı "sansasyon" değil, "doğruluk"tu.
Türkiye'ye gelen ve bilgi almak isteyen her politikacı, diplomat ya da etkin gazetecinin ajandasında mutlaka Abdi İpekçi ile bir görüşme ve Milliyet'i ziyaret yer alırdı.
Toplumun değer yargılarında Milliyet'in tavrı ve yayını eksendi.
Yazılarında ve yayın politikasında kesinlikle "angajman" yoktu.
İlkesi "bir ihtiyat payı bırakmak"tı.
Bu üslup, onu ve gazetesini daha da inandırıcı konuma getirmişti.
İpekçi, uluslararası saygın bir gazeteciydi de...
Yıllarca "IPI" (Uluslararası Basın Enstitüsü) Başkan Yardımcılığı yaptı. Ülkesinde ve dünyada özgürlükler için savaştı.
Onunla İstanbul'daki dostluğun ötesinde, bazı uluslararası ortamları paylaşmanın güzel ve değerli anılarına da sahibim.

Abdi İpekçi, sağlam karakterliydi.
Dürüsttü... Güvenilir dosttu.
Yönettiği gazetedeki ve başka gazetelerdeki arkadaşlarını, farklı mesleklerden dostlarını kucaklayan büyük bir ailenin merkezindeydi.
Az konuşurdu... Zor beğenirdi... Az överdi...
Ama, gözleriyle alkışlardı.
Onun şahsında Çetin Emeç'i, Uğur Mumcu'yu ve diğer kayıplarımızı sevgi ve saygıyla anıyoruz.