Bu sorunun cevabı elbette önemli ama... Şu soru "önemli" olmaktan da öte "yaşamsal" denebilir. "İran, gerçekten nükleer silah aşamasında mı?"Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh, THE NEW YORKERdaki makalesinde, bu soruyu irdeliyor ve "ABDnin özel birimlerini gizlice İran topraklarına soktuğunu, yeraltında olan sayıları 30u aşkın tesisin yerlerini saptamaya çalıştığını... ABDnin İranı vurmaya hazırlandığını" yazıyor."Bunun da Iraka müdahale senaryosu gibi fantezi olduğu" düşünülebilir.Yani, "ABDye müdahale için bahane üretiliyor. İddiaların gerçekdışı olduğu nasıl olsa anlaşılacak" denebilir.Ancak... Hadise o denli basit ve yüzeysel değil. Iraktan sonra sıra İranda mı? Önce, nükleer harita iyi bilinmeli...Hindistandaki sosyal katmanları belirleyen "kast" sistemi gibi, nükleer güce sahip olmak da "hiyerarşik katmanlara" bağlanmıştır.Hiyerarşik piramidin tepesinde, kendilerini nükleer silah imal ve bulundurma hakkına ve yetkisine sahip gören, BM Güvenlik Konseyi üyesi 5 ülke bulunmakta: ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin...Bunlar, nükleer güç "racaları!..Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme (NSYÖ) Anlaşmasını dayatıyorlar.Anlaşmanın mesajı, "Biz bir kere yapmış bulunduk, siz yapmayın..."Piramidin bir altında, "prensler" var: Kanada, İsveç, Hollanda... Bunlar nükleer silah yapmaktan kendi iradeleriyle vazgeçmişler, Uluslararası Atom Ajansı denetimini kabullenmişler. Sadece enerji üretimi için çaba gösteriyorlar. Piramidin daha altında İkinci Dünya Savaşının "sabıkalıları" Almanya, Japonya ve İtalya var. Onlara bu işlere bulaşmamak yaptırımı uygulanıyor.Piramidin dördüncü sırasında "isyancılar" yer alıyor: Hindistan, Pakistan, İsrail, Arjantin, Brezilya...Bunlar çok yüksek maliyetle "barışçıl nükleer patlamayı" gerçekleştirdiler.Pakistan ve İsrail, silahı da elde etmiş olarak algılanıyorlar. İran da bunların arasında yer almak üzere... Kast Atom Enerjisi Kurumu gibi, nükleer silah denetlemekle görevli en saygın kurumun eski başkanı Abdülkadir Han, Hollandada çalıştığı URENCO şirketinden, teknolojik sır çalarak, Pakistana vermişti. Onun Pakistana götürdüğü teknik, "merkezkaç" yöntemiyle, zenginleştirilmiş uranyum elde etmek diye tanımlanabilir. Yani nükleer silahın patlayıcı maddesini...Abdülkadir Hanın henüz çok yeni ortaya çıkarılan uluslararası nükleer kaçakçılık şebekesinin, İrana da aynı sistemin imali için gerekli planları ve malzemeyi sattığı iddiası hayli güçlü. Bu iddia, UAEA Genel Müdürü Muhammed El Baradeyin, 15 Kasım 2004te sunduğu 83 sayılı son raporunda yer almakta.İsrail uçaklarının 1981de Irakın Osirak reaktörünü bombalarla yok etmiş olmalarından İran ders almış...İranın 36 tesis kurduğu ve hepsini de yeraltına kaydırdığı iddiası vahim... ABDnin İrana soktuğu özel timlerin bunların yerlerini araştırdığını yazıyor Seymour Hersh........İranın savunması, "amacının sadece enerji üretmek olduğu..."Peki... Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olan İranın nükleer enerji için sayıları 36ya varan santrallar kurmaya ne ihtiyacı var? Bu pahalı santrallara savurduğu kaynakları sanayi, bilgi teknolojisi, istihdam, eğitim, sağlık, altyapı ihtiyaçlarına ayırması akılcı olmaz mıydı?Ayrıca hâlâ tek bir reaktörü bile enerji üretimi için hizmete sokmamış olması garip!......Bütün bunlar, "ABD müdahalesi için gerekçe oluştu" diye algılanmasın... Elbette başka yaptırımlar da olabilir.Ama, İslam devrimi ideolojisine ve bunun ihracına kilitlenmiş burnumuzun dibindeki İranın elinde, nükleer başlıklar ve bunları İstanbula kadar fırlatabilecek "Şahap" füzelerinin bulunması ve hele, "din adına terör örgütlerine verilmeleri" olasılığı, hafife alınamaz.............Not: Bu satırlar, yararlandığım Stratejik Analiz - ASAM - Ocak 2005 E. Büyükelçi Ömer Ersunun araştırmasıdır. İlgilenenlere öneririm. g.civaoglu@milliyet.com.tr Pakistan dersi