Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Bir önerim var: "Okullarda, AB dersi konulsun. Zorunlu ya da seçmeli... Ama beyin yıkayan bir içerikle değil. Gerçekleri öğretmek üzere."
Çocuklarımız, gençlerimiz, AB'nin ne olduğunun ve ne olmadığının bilincini kazanmalılar.
Çünkü...
AB tutkusu, damardan bir uyuşturucu gibi verilmekte.
Yanlış bilgilendirmeye dayalı bir enformasyon çarpıtması sürecindeyiz.
Sanki AB sihirli bir değnek.

Büyüklere masallar da öyle.
AB'ye tam üyelik sanki, sadece ekonomik bir kurtuluş.
Tıpkı "Amerika'ya göçmüş, zengin olmuş amcanın ölmesi ve anayurttaki ailesine milyonlarca dolar miras bırakması" gibi görülmekte.
Bu konuyu işleyen ne filmler çekilmedi ki!
AB, öyle bir mucize gibi görülüyor.
Yani...
"Türkiye nüfusu artarken her yıl 500 binden fazla genç okulları bitirerek, okullardan ayrılarak, yetişkin çağa ererek iş aramak üzere devreye giriyor.
Onlara iş yaratmak üzere yatırım yapmak gerek.
Oysa Türkiye ekonomisi bu çapta tasarruf yapamıyor.
O halde, dış yatırımlara ihtiyaç var.
Türkiye'nin AB'ye tam üye olması için görüşmeler için tarih alınır, kısa sürede görüşmeler başlarsa, artık dönüşü olmayan bir yol üzerinde ilerlendiği inancıyla yabancı sermaye gelir.
Yatırımlar olur.
Her yatırım aritmetik diziyle yenilerini üretir ve çeker.
Sorunlar çözülür..."
Doğru...
Ama eksik.

AB, aslında bir felsefedir.
"Adil ve Barışçıl bir dünya için Avrupa Birliği" ilkesine dayalıdır.
Savaşların kaynağı olmuş ve savaşlardan en büyük acıları çekmiş bulunan Avrupa'nın, artık, barış, adalet, insan hakları, yaşam kalitesi ortak paydasında bütünleşmesi ilkesi üzerinde yükselmektedir.
Dünya tarihinin en büyük medeniyet projesidir.
Savaşlarda yüzyıllarca birbirinin kanını akıtmış olan İngiltere, Almanya ve Fransa'yı nihayet bir araya getirmiştir.
Projenin mimarları Fransa adına De Gaulle, Almanya adına Adenauer bu olmaz sanılanı başarmışlardır.
Şimdi...
Proje artık daha ileri ufuklara yol almaktadır.
Türkiye işte tarihin bu en büyük projesinde yer almalı ve onu paylaşmalıdır.
Kopenhag kriterlerinde mesafe kazandıkça, Avrupa'nın kültürel kalitelerini yakaladıkça, tam üyelik ve ekonomik beklentiler kendilerinden gelir. Türkiye insanı salt yabancı sermaye girişlerine kilitlenseydi... Kaynaklarını son damlasına kadar akılcı kullanan Avrupa'ya değil, Ortadoğu'nun petrol zengini hacıağa zihniyetiyle paralarını savuran şeyhlik, krallık, diktatörlük ülkelerine yüzünü dönerdi.
Oysa Türkiye insanının laik Cumhuriyet'le birlikte Atatürk tarafından yeniden programlanan genetik kodlarındaki yazılım Avrupa'dır. Çağdaş uygarlıktır.

Şu satırların yazıldığı saatlerde Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve kurmayları Milliyet'te konuğumuzdu.
Verimli konuşmalarımız oldu... Ama gereksiz bir konu da gündeme geldi; "Kuran kursları.."
Aslında, AB kursları, AB seçimlik dersleri, AB zorunlu dersleri" tartışması çok daha yararlı olabilirdi.
AB'ye tam üyeliği hedeflemiş bulunan AKP hükümeti, toplumun en az yüzde 70'inin paylaştığı AB'ye tam üyelik hedefi bağlamında toplumu ve özellikle gençleri, çocukları bilgilendirmelidir.
.....
Böyle bir projenin objektif ölçütlerle yaşama geçirilmesi ise özünde sağlayacağı kolektif irdeleme ve iradenin ötesinde, AB'ye de etkin ve derinliği olan mesajdır.
Belki de AB'ye sonradan üye olan ülkeler arasında bir ilk olacaktır...
Demokrasinin temeli olan özgün ve özgür iradeyi yansıtacaktır.
Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençliğe güven ve saygının da gereği budur.
Bilgisiz, fikir olmaz.
Yeterince bilgi olsaydı, KKTC seçimlerinde halk bir bakıma AB üyeliğinin oylandığı bir referanduma dönüşen seçimlerde karnıyarık gibi böyle ortadan yarılır mıydı?