Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Siyasi makamların çoğu, sadece bir tarafı pişmiş omletler gibidir. Ancak altüst ettikten sonra yutulabilir.
Cenap Şahabettin"
Son ekonomik krizden sonra Hükümet manzaraları da böyle görülmeli.
"Hükümette değişiklik olmasın" diye diretmek, "toplumun zaten yanmış ağzının, bir de tek tarafı çiğ omletle büsbütün bozulmasını istemek" gibidir.
"Toplum yemek istemiyor."
Halkın nabzı iyi tutulursa, bu gerçek görülür.
Madem, çöken yapının inşaatın üstlenici firması şu aşamada değiştirilemiyor... "Bir Hükümet krizinin, Türkiye'yi artık üstesinden gelinemez sorunlara ve tıpkı G.Amerika ülkeleri gibi yüzde 5000'lik enflasyona sürükleyeceği" görülüyor... "Bu Hükümetin kalması - bile -, herşeye rağmen gitmesinden yeğdir" denilmekte... Nasıl olsa ileride
kamu vicdanında sorgulanacağı bilinmekte...
O halde hiç değilse, sorumlu şantiye şefi ve bazı mühendisler görevden alınmalı.
Yani... "Hükümet'te revizyon" beklentileri yoğun.
Kısacası... "İki bürokratı kurban edip, hiçbir şey olmamışçasına devam etmek" yanlış.
Çünkü... "Geçmişteki hataların tekrarlanması... Türkiye'nin bir kez daha Kara Çarşamba'yı andıran ve dönüşü olmayan kabus günlerine sürüklenmesi" kuşkuları giderilmelidir.
Yeni istikrar programı, böyle kuşkuların izlerini taşıyan siyaset ve bürokrasi kimlik kartlarını artık geride bırakmalıdır.
Geçmişin hatalarına ve geleceğe dönük kuşkulara örnekler yansıtalım.

2000 yılının sonunda Petrol - İş Araştırma Bürosu tarafından liderlere, medyaya, bakanlara ve ekonomi bürokratlarına bir rapor gönderilmişti.
O raporda, "uygulanan politikaların yanlışlığına" işaret ediliyor ve "45 gün içinde, yüksek oranda bir devalüasyonun kaçınılmaz olduğu" vurgulanıyordu.
Ve devalüasyon gerçekleşti.
Acaba Petrol - İş Araştırma Bürosu fal mı açmıştı?
Daha 2000 yılının Aralık ayından, 2001 yılının Şubat ayında Sezer ile Ecevit'in tartışmalarının bir siyasi krize neden olacağını, yüzde 30 enflasyonun böylece Türkiye'nin üzerine çökeceğini mi görmüşlerdi?
Elbette, hayır.
Petrol - İş, sadece "ekonomide biriken hatalarla çığın oluştuğunu" saptamıştı.
"Devalüasyonun kaçınılmaz olduğunu" görmüştü.
Peki, Hükümet'in ekonomi komutanı ve de onun ekonomi kurmayı bürokratları bunu nasıl görememişlerdi?
Ya hücrelerimizde hayat suyu gibi yürüyecek en büyük özelleştirmeyi tıkayan bakana ne demeli?

"Alacakaranlık Pazartesi" ve özellikle "Kara Çarşamba"da da ekonominin sorumlu komutanı ortada yoktu.
Ve geleceğe dönük bir başka sicil örneği daha...
Akaryakıt istasyonları önünde kuyrukları uzuyor.
Kuyruktakiler, zam gelmeden önce depoları doldurmak, mümkün olduğunca stok yapmak amacındalar.
İstasyon sahipleri de hizmeti yavaşlatıp, stoklarında - ileride zamlı fiyatla satabilmek için - akaryakıt tutmak istiyorlar.
Şu satırlar yazılırken, Tekel ürünleri tezgah altına indi.
"Zamlı fiyattan satıp, karı katlamak" isteniyordu.
Diğer ürünlerde de benzer görüntüler...
Bütün mal ve hizmetlerin en büyük girdisi olan akaryakıt fiyatı, hala saptanabilmiş değil.
Doların piyasa fiyatının yerleşmesi bekleniyor olabilir.
Ama, şu manzaralara bakarak makul bir zam ilan edilse... Dolar, daha net belirlendiği zaman da yeni ayarlama yapılsa, olmaz mı?
İlla olayların arkasında mı koşulacak, yoksa olayları önlemek daha gerçekçi değil mi?
"Herşeye rağmen bu Hükümet, son 10 yıldır istikrar programı uygulamayı, toplumsal tepkileri göğüslemeyi göze alabilen ilk ve tek Hükümet."
Kendine çelme takmasın.