ALTERNATİF tarih gerçekleri daha net görmeyi sağlar.
Örneğin... Bostancı’daki Devrimci Karargâh Örgütü liderinin hücre evine operasyon için bu yöntemi uygulayalım.
Yasaya göre, polisin kapıyı çalması, içerideki kişinin istemesi halinde kimlik göstermesi zorunlu.
Polis bunları yaptığı içindir ki, tuzak düzenekli bomba, kapı açıldığı anda patlıyor, Emniyet Amiri Semih Balaban şehit oluyor. 6 polis memuru yaralanıyor.
Ya polis, bu yasaya uymayarak, doğrudan kapıyı bombayla patlatıp, içeri dalsaydı ve çatışmada Orhan Yılmazkaya’yı öldürseydi...
Olay anından TV ekranlarına yansıyacak görüntüleri, bir sonraki gün çıkacak gazetelerdeki yayınları tahmin ediniz...
Polislerin “cinayet suçlamasıyla” yargılanmasına kadar uzanacak bir kamuoyuna baskı süreci yaşanırdı.
Zaten tuzak düzenekli bomba patladıktan ve terörist Orhan Yılmazkaya telsizle “Ölünceye kadar vuruşacağım” bildiriminden sonra yaşananların çoğu, olayların doğal akışıdır.
Bir teröriste bunca polis mi?
SORULUYOR: “Bir teröriste bu kadar polis olur mu?” Cevap, “evet”tir.
Dünyanın bütün uygar ülkelerinde, benzer durumlarda aynı şey yapılır.
Çok sayıda polisle bina sarılır, çatıya, üst katlara, yan daireye polisler sızarken olay yerinde çok sayıda polis farklı hedeflere hareketlenerek teröristin dikkatini dağıtmaya çalışır.
Asıl operasyon vuruşu böylece perdelenir.
Bunları masa başından yazıyor değilim.
Batı’da operasyon eğitimi almış, içeride yapılan operasyonlarda pişmiş uzman görüşünü yansıtıyorum.
Amerikan filmlerinde olay yerlerine bir anda gelen onlarca polis otomobilini, damlarına yerleştiren keskin nişancıları, yüzlerce polisi hatırlayınız.
Ailelerin sorumluluğu
AYRICA terörist, 10 katlı bir apartman dairesinde sıkıştırılmış. İçeride daha 19 daire ve 19 aile var. En az 20-30 çocuk.
Terörist, C4 gibi patlayıcılara sahipse, bir anda bütün binayı uçurabilir.
19 aile ve bitişik apartmanlardaki insanlar yitirilebilir.
Bu çok ağır bir sorumluluktur.
Operasyonun saatler sürmesinin nedenlerinden biri de böyle bir felaketi önlemektir.
Yoksa... Boş bir ardiyede, bir evde olsa böyle bir operasyon sadece dakikalar içinde tamamlanabilir.
Tanrı korusun, zaten ölmeye ve öldürmeye kararlı olan terörist, kendiyle birlikte apartmanı ve içeridekileri uçursaydı, ertesi gün, polis, acele hareket etmek, binadaki insanların canlarını hiçe saymakla suçlanmayacak mıydı?
Katil kurşun raporu
BİR kurşun, kameraman arkadaşımızın kulağını sıyırıyor.
Arkasında bulunan 16 yaşındaki Mazlum Şeker de kafasına saplanan kurşunla can veriyor.
Güvenlik şeridinin kısa tutulması tartışılabilir.
Fakat... İçeride sıkışmış teröristin, operasyon halinde hareketlenen polisler, olay yerinde açık hedef durumundaki İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve diğer polis yöneticileri varken, uzaklardaki emniyet şeridi arkasındaki gazetecilere, halka ateş etmesi, operasyon tecrübeleriyle örtüşmüyor.
Bu konuda balistik raporlarını henüz bilmiyoruz.
CANLI YAYIN
BOSTANCI’daki operasyonun TV’lerde canlı yayını tartışılıyor.
Ben de bu yayınları izledim.
Polisin, operasyona nokta koymayı hedefleyen asıl müdahalesini yansıtan hiçbir görüntü yoktu.
Dünyanın her yerinde bu tür olaylar canlı yayında verilir.
Ama... Çok daha vahim bir canlı yayını hafıza arşivimizden çıkartıp anımsayalım...
Kardak Kayalıkları’nın bir bölümü Yunan Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edilmiş.
İki ülke arasında savaş eşikte...
Son çare olarak bizim deniz komandolarının, hemen yanındaki kayalıklara çıkmaları ve bayrak dikmeleri formülü uygulanıyor. Gece karanlığında, Yunan güçlerine görünmeden bu misyon gerçekleşmeliydi.
Fakat... O ne?..
Bodrum kıyılarında kendilerini kayalıklara götürecek botlara binmek üzere hazırlanan deniz komandolarının yüzlerine siyah boya sürerken, donanımlarını tamamlarken, botlara binip harekete geçerkenki görüntüleri oradaki kameralar tarafından dakika dakika TV ekranlarına yansıtıldı.
Bu nasıl gizlilik?..
Yunan istihbarat örgütleri Türkiye TV’lerinden bu sahneleri görmemiş olabilirler mi hiç?
Bu soru işareti kafama çengel attı, yıllardır asılı duruyor.