Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dün Milliyet'teki çalışma odamda, İsrail'li bir üst düzey diplomat konuğum vardı.
Biz İsrail - Filistin barışının kundaklanmasını konuşurken, televizyonda "2 İsrail askerinin Filistinliler tarafından linç edildikleri ve Filistin karakolunun penceresinden dışarı atıldıkları" haberi yayınlandı.
İsrail'li diplomatın yüzü kül rengine dönüştü.
"Oğlum İsrail'de asker.
Geceleri uyuyamıyorum.
Benim gibi bütün ana-babalar acı ve kaygı içinde...
Hepimiz yürekten barış istiyoruz."
Ya dün öldürülen 12 yaşındaki Filistinli çocuk... Babasının arkasında saklanan ve kurşunlanan diğeri... 2 yaşında vurulan Filistinli bebek?
Gözleri dolu dolu devam etti.
"Filistinli gençlerin, çocukların da acılarını içimizde hissediyoruz.
Onların da anaları, babaları, sevgilileri var."


Ayna

Dr.Kissinger, Ortadoğu için şu saptamada bulunmuştu:
"Ortadoğu'da dış politika yoktur. İç politika vardır."
Yani...
Ortadoğu'da olan herşey, iktidarda ya da muhalefettekilerin kendilerini egemen hale getirecek iç politika hesaplarına dayalıdır.
Yöredeki krallık, diktatörlük ve şeyhliklerde...
Hatta bazen İsrail gibi demokrasilerde bile.
O yüzden...
Olanlar, "akıl merceği"nden bakıldığında, anlamsız kalabiliyor.
İşte, dünkü hadise ve öncesinin gelişim çizgisi de böyle yorumlanmalı.

Uzun yürüyüş

1990'lı yılların başlarında İsrail'le Filistin arasında "Oslo Anlaşması" imzalanmıştı.
Neden?
Çünkü İsrail'de halk, artık savaşmak istemiyordu.
Daha güzel, daha güvenli bir ülkede yaşamak, çocuklarını eğitmek, yaşlandığında torunlarıyla oynamak arzusundaydı.
Bu psikolojik ortamda şahinler, inişe geçmişti.
Filistin ise artık silahla sonuç alamayacağını sezmişti.
Arafat, ölmeden önce "Filistin Devleti"ni görebilmek istiyordu.
Yaklaşım, bu iç politika iklim değişimi ile sağlanmıştı.
İkisi arasında buzların kırılmasının başlamasıyla Arap Birliği'nde de çözülmeler oldu.
İsrail'le, Lübnan, Ürdün, Mısır arasında anlaşmalar yapıldı.
Bu arada...
Arafat'la da, Filistin sorununu bir çözüme bağlayacak görüşmelerde önemli mesafeler alınmıştı.
Örneğin...
Müslümanların çoğunlukta oldukları Filistin'e bırakılacak bölgede, İsrail, yeni kurulan Filistin polis ve jandarmasına - kotaya tabi olsa da - silah dağıtmıştı.
Yörede bir Filistinli ve bir İsrailli polis ikilisi, birlikte devriye görevi yapıyorlardı.
Artık, görüşmeler de "anlaşma aşaması"na yaklaşmıştı.

İstemezükçüler

Ama...
İki tarafın da şahinleri, iç politikada yeniden sert rüzgarlar estirecek "barış sabotajları" yaptılar.
Örneğin...
Birlikte devriye gezerlerken bir Filistin polisi "ortağım" dediği İsrailli askeri vurdu.
İlk kıvılcım çakmıştı.
O arada, gene İsrail'in içindeki tutucu güçlerin sesi olan sağcı lider Ariel Şaron, İslam için önemli olan... Ama, Museviler için de kutsal tapınak diye bilinen, fakat hadise çıkmasın diye yıllardır kullanmadıkları mekana girdi.
Tam bir tahrik...
Olaylar patladı.
Sonrasının kanlı manzaraları ortada.
2 İsrail askerinin linç edildiği ve Arafat'ın konutunun bombalandığı İsrail hava saldırıları...
Barak, iç kamuoyunun kabartılmış tepkilerini göğüsleyemedi.
Hiç değilse, artık frene basabilmeli.
Arafat, kendine bağlı Tanzim örgütüyle Filistinliler'i durdurabilmeli.
Önümüzdeki hafta Arap Birliği toplanıyor.
O toplantıdan, çıkması olası İsrail'i yalnızlık konumuna yeniden itebilcek bir karar, herşeyi 10 yıl öncesine geriletebilir.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr