Kemal Derviş, dün acil önlemleri açıkladı.
- Dövizde aşırı dalgalanmalar, Merkez Bankası tarafından önlenecek.
- Kamu bankalarının ödemelerinde TL darlığı giderilecek. Bankalar sisteminde kilitlenme açılacak.
Böylece faizin ateşi düşecek.
- Banka mevduatları ve dış ödemeler, devlet güvencesinde.
Kısacası... "Yarın ne olacak?" kaygısı duymaksızın işlerimize ve yaşamımıza dönmemiz gerekir.
Tabii bunlar yangın söndürme amaçlı acil önlemler.
Güvenin sürmesi ise köklü ve kesin yapısal değişimlere, yeni ulusal programa bağlı.
Söylemler, içeriği kadar kimin tarafından dile getirildiğiyle de değerlendirilir.
İşte duyarlı nokta.
Bu önlemler, daha önceki ekonomik programı ilan etmiş, uygulamış, dikiş tutturamamış, iki kez de kriz patlatmış Hükümet ve onun eski ekonomi bürokratları tarafından açıklansaydı, çok kuşkuyla karşılanırdı.
Buna karşılık... Kemal Derviş, toplumdan yeni kredi için Hükümet'e teminat mektubu gibi
Onun deneyimlerine, politikaya bulaşmamış olmasına, dürüstlüğüne, dışarıdaki saygınlığına, yoksulluğu önleme yolundaki savaşımı nedeniyle sosyal adalet ilkelerine güven duyuluyor.
"Söyleminin arkasında duracak adam" izlenimini veriyor.
Siyasi iktidarın ortakları, onun arkasında sağlam durulursa, gemiyi iki kez kayalıklara oturtma sicilini belki de temizleyebilirler.
Ancak... Madalyonun bir de diğer yüzü var.
Derviş, genelde alışkın oldukları koltuk sevdalılarından değil.
Eğer onu, iç politikanın kaygan zeminine iterlerse, bırakıp gidebileceğini görmüş olmalılar.
Gazetecilere, "arkasında siyasi destek bulunduğunu ve görevi bırakmasının şu aşamada söz konusu olmadığını, ama görev yapamayacak duruma gelirse (getirilirse) çekilebileceğini" söylemiş olması, blöf sanılmamalı.
Yani... "Türkiye'den gitmem, ama şehir değiştiririm" sözü, tehdit değil gerçek.
Zaten tehdit olsaydı, Ecevit'ten böylesine saygı ve sevgiyle söz etmezdi.
"İktidar ortağı parti liderlerinden anlayış gördüğünü, ekonomiden sorumlu diğer bakanlar ve ekonomi bürokratlarıyla ekip çalışması yapacağını, önümüzdeki haftalarda artık bu kadar çok medya önüne çıkmayacağını" altını çizerek belirtmezdi.
Derviş başarırsa, hepimizin içinde bulunduğu gemi de sakin sulara varır.
Öte yandan... Türkiye'de 550 milletvekili, yüzlerce üst düzey ekonomi bürokratı ve uzman varken, ABD'den Kemal Derviş'in çağrılması ve umutların onda yoğunlaşması, sistemin çıkış şansı olduğu kadar sorunudur da.
Eğer gene sonuç alınmazsa, sisteme duyulan son güven kırıntılarının da tükenmesi olasıdır.
Dün konuştuğum DİSK ve TÜRK - İŞ yöneticileri, "program üretmek için sosyal diyalog ilk kez deneniyor" diyorlardı.
Ama destek için ihtiyatlıydılar.
"Ulusal programın hazırlanış sürecinde uyum sağlanıp sağlanamayacağını da görmeleri gerektiğini" söylüyorlardı.
Yani... İlk izlenimleri, kişisel olarak olumluydu.
Sendika liderleri dertlerini anlatmak için daha önceki yıllarda Ankara'dan haftalarca randevu beklediklerini unutmuş değiller.
Öte yandan... Kriz, çok ani patladı.
Adı üstünde... Acil önlemler, ekspres hızıyla alındı.
Türkiye'nin yaşadığı en büyük krizden çıkış için gerekli ulusal uzlaşmanın tam olarak sağlanacağı yeterli zaman bulunamadı.
Bunlar birer gerçek, ama abartılmamalı.
Artık "denizin bittiğini" görebilmeliyiz.
Bir zamanlar Meksika, Brezilya, Arjantin, İsrail ve Rusya'nın düştükleri yüzde 1000 - 5000'lik hiper enflasyon sarmallarına girmemek için son şanslarımızı kullandığımızın bilincinde olmalıyız.
Eksikleri ve pakette olası delikleri, özveriyle ve yüreklerimizle kapatmayı denemeliyiz.
"Ortak akıl" bunu gerektiriyor.