Güneri Civaoğlu
Son anda bir değişiklik olmazsa,
Necmettin Erbakan hükümetinin istifasını bugün
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sunacak.
O andan itibaren,
Çankaya Köşkü, dış ve iç dikkatlerin kesiştiği odak noktası olacaktır.
Gerçekten...
Clinton yönetimi adına
Dışişleri Sözcüsü Nicholas Burns, Türkiye'de
"laik düzenin korunmasıyla, demokrasi arasında bir çelişki olmadığını... Yönetimin başında bulunan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir sivil olduğunu" söylemiştir.
Yani...
"Diplomasinin ince ayarlı diliyle, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in siyaset ustalığıyla, demokrasi ve laisizmi birlikte gözeterek, rejimi kazaya uğratmadan çözüm üretmesinin beklendiği" mesajını veriyor.
Bu hükümet değişecek... Ordu müdahalesi olmayacak... Ancak,
Silahlı ve
Silahsız Kuvvetler'in irtica kaygılarını giderecek bir hükümet yapısı oluşacak... Ülke, tansiyon düşürülerek seçime götürülecek...
Gerçi, dün
Genelkurmay'da
ABD'nin
biri komutan, diğeri diplomatüst düzeyden
iki konuğu vardı.
TSK'yı hedef almış gibi gösterilen yayınlar için olası yanlış anlamaları giderecek, açıklamalar yaptılar.
Bu son yaklaşım olmasaydı bile...
Elbette...
ABD ya da bir başka ülke dostumuz da olsa,
Türkiye'nin İçişlerine karışamaz. Zaten
Burns de bunu daha önceki demeçlerinde açıkça söylemiştir.
Fakat...
Türkiye'yi, içinde bulunduğu demokrasiler liginden kopuk ve soyutlanmış varsayamayız.
Demokrasi liginin kuralları hatırlatılıyor.
Silahlı Kuvvetler zaten
"böyle bir eğilim içinde olmadığını" kanıtlamıştır. Hem söylemleriyle, hem bütün tavırlarını
Anayasa'nın meşru zeminlerinde koymaya özen göstererek... Aylardır süren gerginliğe karşın fiili bir durumu yaratmamıştır. Böyle bir formülü benimsemediğini, reddettiğini açıkça dile getirmiştir.
Bazı amacını aşan söylemler olabilmiştir... Ama, sadece
Silahlı Kuvvetler'den mi?...
Refah Partisi'den ve
Refahyol'un kuyruğuna takılanlardan yapılan orduya ağır tahrikler, hatta tahkirler ölçülü müydü ki!...
Hele...
Başbakan Erbakan'ın,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı'ya,
"Kuzey Irak'dan buğday alabilir miyiz" diye sorması ve adeta izin istemesi
"demokrasilerde her kurumun kendi işiyle meşgul olması" yolundaki ilkeye uygun muydu?
Anayasal kurumlar arasında böyle bir kopukluk yaşanırken, gözler zaten
Çankaya'daydı.
Cumhurbaşkanı'nın, kurumlar arasında koordinasyon sağlamak üzere, anayasal görevini yerine getirmesi bekleniyordu. Bir ülkenin ordusuyla, hükümeti böylesine birbirinden kopuk olamazdı.
Hatta...
Hükümetiyle yargısı...
Ancak, hükümetin istifasının eli kulağındaydı.
Demirel'in giderayak bu kurumları bir araya getirmeye dönük çabalarının anlamı ve zamanlaması olmayabilirdi.
Erbakan'ın açıklanmış olan istifasından sonra, başlayacak yeni süreç
Demirel'in tavrını ortaya koyacaktı... Tavırlarını hızlandıracaktı.
Dün bu konuları
Demirel, ile bir süre konuştuk.
Demirel, önce istifanın verildiğini görmeyi bekliyor.
İstifa önüne konmadan ne yapacağı konusunda tek kelime etmek istemiyor.
Fakat... Sezilerim o ki
Erbakan'ın istifasını vermesinden sonra, bazı şeylerin ve manzaraların değişebileceği gibi bir parametre var.
Demirel hükümet kurma görevini tekrar
Erbakan'a vererek mi bir süreç başlatacak?...
Çiller'e görev verecek mi?
Bunlar
Erbakan'ın istifa mektubu
Demirel'in önüne konduktan sonra cevabı araştırılacak sorular.
Zaten...
Erbakan ve
Yazıcıoğlu'nun
"partilerimiz Çiller başbakanlığında kurulacak hükümetin arkasındadır" yazısı da
Demirel'in turları başlatmasından sonra
Çankaya'ya sunulacak.
Demirel'in yanı sıra siyasetin geleceğini belirleyecek ikinci sivil parametre
Necmettin Cevheri'dir.
Cevheri gerçekten,
DYP içinden
15 - 20 kişiyi arkasından sürükleyerek
"Çiller'in başbakanlığında bile olsa RP ile ortak hükümete oy vermeyeceğiz" diye bir bildiri yayınlatmak hazırlığında mı?
Hayır...
Dün,
Cevheri ile de konuştuk.
Hakkındaki bu tür yayınlar nedeniyle üzgündü.
Şöyle diyordu:
"Ben bu partinin kurucusuyum. DYP gelecek için de lazımdır. Bir kullanımlık tüketim maddesi değildir. Ben öyle hizip hareketleri içinde falan olamam. Tavrımı parti içinde belirlerim.
Sadece... Düşüncelerimi gene partim içinde ortaya koyarım. Şunu belirteyim ki... Hiçbir arkadaşıma telefon açmış ve o tür sözler söylemiş olamam."
Manzara budur. Ama, henüz sisler arasında kalan ve seçemediğimiz parametreler var ki... Onlarsız tahminde bulunmak hala çok zor.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr