Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Kara gözlerinin etrafındaki beyazlar kanlanmış... Kıllı, göbekli... Kocaman elleri, ayakları olan, kuşağında 99'luk tespih bir cahiliye diye düşünürdüm.
Lale Devri Ressamı Vanmour'un fırçasıyla görüntüsüne baktım, yıllardır kafamda oluşan Osmanlı magandasıyla ilgisi yok.
Dal gibi incecik... Kumral saçlı. Kumral bıyıklı bir Arnavut genci. Sırtında, göbeğine kadar açık mintanının kenarları kırmızı süslemeli. Kaftanı, sarığı, kuşağı ve şalvarının altındaki yemenileri de kırmızı. Ayak bilekleri narin. Hamam tellağı. Belki de bir gay...
Patrona Halil İsyanı, Lale Devri'ni noktalamıştır.
Dönemin Padişahı III. Ahmed'i tahttan indirmiş, Sadrazam Damat İbrahim Paşa'nın ve onun bazı vezirlerinin başlarını uçurmuştur.
İsyancıların elebaşı olan Patrona Halil, şatafatlı sıfatlar edinmiş, devlet kademesinde sözü dinlenir olmuştur. Hatta vezirlik verilerek onurlandırılmıştır.
Okulda bize okutturulan kitaplara resmi tarih şaşkınlığı yansıtılmıştı.
Patrona Halil tarih kitaplarında bir gerici, bir yobaz, bir bağnaz katil sürüsünün başı cahil olarak tarih kitaplarında yer alır.
Lale Devri ise devletin başındaki dejenere yöneticilerin zevk, sefa ve savurganlık yılları diye anlatılır.
O halde, bu yozlaşmaya son vermekle Patrona Halil, iyi bir şey yapmış olmalı...
"Hayır... O yobaz."
Peki o yobazsa Lale Devri ilerici, çağdaş olmalı...
"Hayır... Osmanlı çağdaş ve ilerici olamaz."
Kafalarımızın bu resmi tarih çelişkisini aşabilmesi için yılların geçmesi ve tarihi daha objektif kaynaklardan okumamız gerekti.

Lale Devri, Osmanlı'nın Batı'ya ve kültüre yöneldiği dönemdir. Sultan III. Ahmed ve Sadrazamı Damat İbrahim Paşa, sarayı, şairlere, ressamlara açmışlardır.
Levni, o dönemin ressamıdır.
Gerçek bir kitapsever olman III. Ahmed, 1729 yılında Osmanlı'ya ilk matbaayı getirtmiş, kitaplar bastırtmıştır.
İlk kitap, Kuran dili Arapça Sözlük'tü.
Arapça, Farsça, Fransızca Klasikler, tarih, felsefe kitapları çevrilmiş, basılmıştır.
Avrupa'ya aklı başında elçiler gönderilmiş, onlar da dönüşlerinde, mimari çizimler ve mühendislik hesaplarını, sanat yapıtlarını getirmişlerdir.
Ünlü Sadabad Sarayı bunlardan biridir.
Avrupa'dan peintres du Bosphore diye anılan ressamlar gelmiştir.
Akım tek yönlü olmamış, Avrupa'ya da sanatta Türk modası Turquerie adıyla geri yansıma yapmıştır.
Kadın modasında, müzikte, görsel sanatlarda Türk modası böyle başlamıştır. Daha eski dönemlerin abartılı ve egzotik Türk imgesi, daha gerçekçi anlatımlara dönüşmüştür.
......
200 yıl sonra tüm gerici dirençleri kırarak matbaayı getiren sanata, kültüre, çağdaşlığa yönelen bu dönem aşağılanmaya layık mı?
Lale yarışmaları yapıldığı için Lale Devri adını almıştı.
2000'li yıllar Türkiye'sinin yarışmayla belirlenen stilize adının altında, stilize bir Lale olmasına ne demeli.

Vanmour'un ve Levni'nin fırçalarından Lale Devri İstanbul'una iki özgün bakış, gerçekten güzel bir sergi.
15 Nisan'a kadar sürecek.
Gerçek Osmanlı'yı görebiliyoruz.
Vanmour, Fransız ve Hollanda büyükelçilerinin yanlarında kaldığı için, saraya kabul edilmiş, tuvaline gözleriyle tanık olduğu gerçekleri yansıtmış. Duyduklarını ya da kopyaları değil.
Saraylı kadınlar, Rum ve Ermeni düğünleri...
Patrona Halil gibi, Türk kadınları da sandığımız gibi değilmiş. Tulumpeyniri dedikleri şişko, koca göğüslü, katmer gerdanlılardan değiller. Derin göğüs dekolteleri olan balıketli dediğimiz görüntüde şık ve güzel kadınlar.
Bu sergi bir dokümanter gibi.