Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

FRANSA karıştı. Kapının önüne konan işçilerin eylemleri “patronlarını rehin almaya” kadar vardı.
Bir süredir boykotta olan öğrenciler de onlara katıldılar.
Bazı caddelerde cam çerçeve indiriliyor.
Kapılar kırılıyor.
Fransa’daki sokak hareketleri netamelidir.
Salgın halinde Avrupa’ya yayılır.
1968 öğrenci olaylarını hatırlayınız.
Şimdilerin milletvekili olarak isyankârlığını kürsülerde sürdüren Daniel Cohn Bendit, 1968 öğrenci ayaklanmasının Kızıl Dany diye anılan lideriydi. Paris’teki bu öğrenci eylemleri, önce Fransa’ya yayıldı, sonra da Avrupa’ya... Ve Türkiye’ye...
68 kuşağı nedir?..

Haberin Devamı
Patronlar rehin

İşte bu hareketin Türkiye uzantısıdır.
Üniversitelerin işgal edildiği, rektörlerin, dekanların, hocaların içeri sokulmadığı, sıralarla, masalarla barikatlar kurulduğu yıldı 1968...
Böyle, bir dizi, Fransa’da başlayıp diğer ülkeleri saran sosyal tsunamileri sıralayabilirim. Ama... Bunların tümünün DNA’sı olan 1789 Fransız İhtilali’ni hatırlamak yeterli.
Özgürlük, cumhuriyet, kardeşlik sloganları, kıvılcımlar saçarak Avrupa’da sosyal ve siyasal yangını başlatmıştı. Osmanlı’daki “hürriyetçi” oluşumlar da, Paris’teki “Jön Türkler”den beslenmiyor muydu?

Tanrı korusun
EKONOMİK kriz nedeniyle “sivil itaatsizlik” söyleminde meşruiyet arayan sosyal patlamalar Fransa sınırlarını aşarsa, bu kez çok tehlikeli olabilir.
Özellikle Türkiye’nin yapısı ekonomiyi de aşan duyarlı dokularla oluştuğu için “Tanrı korusun” demek gerekir.
İşsiz sayısının rekora ulaşması, öyle bir rahatsız zemin yarattı ki etnik ayrılıklar, mezhep ayrılıkları, köktendincilerle laik kesimlerin ayrışması öyle “Türkiye’nin zengin mozaiği” gibi hoş ve naif söylemlerle geçiştirilecek gibi değil.
Kıvılcım buraya atlarsa, domino oyunu gibi taşlar birbirini devirir.
“Yönetmek, öngörmektir” ilkesi siyasetin altın kuralı olduğuna göre, ise Ankara’nın şimdiden sosyal ve psikolojik önlemleri tartışacak ve önleyici plan oluşturacak bir çalışma grubunu devreye sokması gerekir.
Türkiye’nin böyle bir tabloda büyük şansı, geleneksel aile yapısıdır.
Yani... Aile içinde işsiz olanlara ve ailesine diğerlerinin yardım etmesi, evindeki bir göz odayı, çorbasından birkaç tası sunması, ekmeğini, hatta cigarasını paylaşması hâlâ devam etmekte olan güzel bir gelenek ve güvence...
Ama... Nereye kadar?

BLING BLING SARKOZY

Patronlar rehin

EKONOMİK krizin vurduğu varoş işsizleri bu kez “sivil itaatsizlik” bayrağı altında sokaklara dökülüyorlar. Hepsi burnundan soluyan, kendileri de zor durumdaki Fransızlar tarafından destek almıyorlarsa bile köstekle de karşılaşmıyorlar.
Başkan Sarkozy’nin ekonomik tedbirlerde gecikmesi, sokağa sağır kalması, içişleri bakanlığından kalma otoriter alışkanlıkları ötesinde “bling bling” diye alaya alınan zenginliğe özenti yaşamı devlete karşı güvensizlik oluşturdu.

Başkan,  komedyen çıktı
“Bling bling”, “şıkır şıkır, şakır şakır, pırıltılı, payetli” anlamına geliyor.
Sarkozy’nin özel yatlarda sıcak ülkelerde tatilleri, eşi Carla Bruni’yle “tatlı hayat (dolce vita)” görüntüleri şu ağır ekonomik süreçte Fransızlara rahatsızlık veriyor.
Sokaktaki Fransız şöyle kara mizah örnekleri veriyor:
- Bizim başkan, ekonomiyi büyüteceğini iddia ediyor. Nasıl inanalım? Kendi boyunu bile büyütememiş ki!
Bu söyleme, Sarkozy’nin kendisinden daha uzun boylu olan eşi Carla Bruni’nin yanında fotoğraf çektirirken parmak uçlarına basarak yükselmeye çalıştığı fotoğraf eşlik ediliyor.
.......................
- Sokaktaki Fransızdan bir kara mizah örneği daha...
“Biz ciddi bir başkana oy verdiğimizi sanıyorduk, meğer bir siyasetçi Louis de Funes seçmişiz.”
(Louis de Funes, kısa boylu, çok şirin bir Fransız aktörüdür. “Komedinin gurusuydu” denebilir.) 
.......................
Ne yazık ki, ne sokaktaki Fransızın ne de biz Türklerin Sarkozy’ye gülüp geçebilme şansımız yok.
Fransızların ekonomik zorluğu, Türkiye’nin AB üyeliği bağlamında Sarkozy kavşağı tutmuş durumda.