Pelin Batu’ya Amerika’dan “kitap önerisi” geldi. Saygın bir yayınevi tarafından yayımlanacak kitabın adı “TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK...”
Pelin notlarını, araştırmalarını toparlayıp kısa bir süre için New York’a gidiyor.
Bir-bir buçuk ay orada kalacak.
Kitabı New York’ta tamamlayacak.
İngilizce yazılarak önce Amerika’da yayımlanacak olan “TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK” daha sonra Türkçeye çevrilecek.
Pelin, babası Büyükelçi İnal Batu’nun Birleşmiş Milletler’de delege olduğu yıllarda uzun süre New York’ta kalmıştı.
Liseyi orada bitirmişti.
İngilizcesi -belki- Türkçesinden daha iyi.
Şiirlerini de İngilizce yazıyor.
Sonra... Türkçeye çevriliyor.
Son şiir kitabı da öyle.
Yarısını Türkçeye kendisi çevirmiş, yarısını da bir arkadaşı...
Pelin Batu, Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olmuştu.
Doktorasını da tamamlamak üzere.
Bu nedenle televizyondaki programına da kısa bir ara verip dönüşte devam etmeyi planlıyor.
ÜÇÜNCÜ KÖPRÜYE “HAYIR” EYLEMİ
Çevreciler 2 Ekim günü için büyük bir etkinliğe hazırlanıyor. İstanbul’un sahillerinde çevreciler “HAYIR” gösterileri yapacaklar.
2 milyon dolaylarında “çevre dostunu” İstanbul sahillerine akıtmak iddiasındalar.
Yani...
İktidarın sahillerde başı dertten kurtulmuyor.
Önce yerel seçimlerde...
Sonra referandumda sahillerde kaybetmişti.
Şimdi de üçüncü köprüye karşı çevre dostlarının eylemleriyle İstanbul sahillerinde “HAYIR” yankılanacak.
Üçüncü köprü nedeniyle 2 buçuk milyon ağaç kesileceği öne sürülüyor.
500 bini daha şimdiden kesilmiş.
İstanbul’un kuzeyindeki ormanlar, kentin akciğerleridir.
Onları sökmek, karartmak İstanbulluları soluksuz bırakır.
Zaten kirli olan hava büsbütün tahammül edilmez hale gelebilir.
Ayrıca köprünün çevre yolları etrafı da bu gidişle apartmanlar, gecekondularla dolar.
Oysa...
“Marmara Ray” projesi “belki de üçüncü köprüye ihtiyaç bırakmayacak” gerekçesiyle toplama sunulmuştu.
Bu proje tümüyle hayata geçirilmeden ve üçüncü köprüye ihtiyaç olup olmadığı ortaya çıkmadan ağaç katliamının başlatılması kaygı veriyor.
SİYAH BEYAZ PARİS
İstanbul’daki Fransa Başkonsolosluğu “Fransız Sarayı” diye anılır.
Sarayın duvarlarında bir Türk fotoğrafçısının merceğinden Paris fotoğrafları olacak.
Anlatayım...
Beyoğlu girişindeki Fransız Kültür Merkezi’nde Levent Özçelik’in objektifinden “Siyah Beyaz Paris” sergisi açıldı.
Paris için güzel sözler de fotoğrafları tamamlıyordu.
Başkonsolos Herve Magro 5 fotoğrafı Fransız Sarayı için aldığını söyledi.
İlginç değil mi?
Levent Özçelik, Gezi dergisinde yayımlanan fotoğraflarından, gezi notlarından da tanınır.
Pek çok ülkeden güzel görüntüler almıştır.
Sanıyorum “Işık Şehri” diye anılan Paris’te büyülenmiş.
“Işık Şehri” söylemi harikulade gece aydınlatması ötesinde yapılarının, yollarının, ağaçlarının günün farklı saatlerinde, farklı güneş ışıklarıyla -adeta- değiştiğini anlatmak için de kullanılır.
Levent Özçelik bu gizemi hissederek çalışmış.
Levent Özçelik “Paris ya cennet ya cehennemdir. İkisinin ortası yok” diyor.
Ardından “kendisi için Paris’in cennet olduğunu” ekliyor.
Çoğunda hoş anılarım olan sergideki fotoğraflarla yansıtılmış sokaklar, mekânlar içimdeki özlemi uyandırdı.
Bir Paris tutkunu dostumun söylemiyle, “Paris’im gelmiş!..”
Ve sergiden bir söylem:
“Bakma bana öyle yabancı gibi... Paris’teyiz unuttun mu?”
SEVGİLİNİZE SAHİP OLUN
Bedri Baykam’ın “Piramit Sanat Galerisi” altında bir de barı var.
Resimler, ilginç objeler arasında müthiş “afrodizyak” etkili bir çift kadın dudağı dikkatimi çekti.
Yanında bir de pırıl pırıl bronz levha.
Üzerinde ne yazıyordu dersiniz?
Burada özel eşyalarınıza ve sevgilinize
Sahip çıkınız
Mesuliyet kabul edilmez.
Müdür
Beyoğlu’na çıkan bir sokakta 4-5 katlı bir binanın tümü Bedri Baykam’ın “modern sanat mabedi.”
Bütün katları gezdirdi.
Bu mekâna “özel müze” denebilir.
Resimlerini yaptığı stüdyo katı başka bir keyif yeri.
Hele stüdyosunda giydiği pabuçları görmelisiniz.
Küçük bir açık mutfak ve bazen günler boyu hiç çıkmadan resim yapmak transına geçtiğinde uzandığı yatak...
Üst katta Bedri’nin “özel” bir tablosu konukları karşılar gibi...
Büyük boyutlardaki resmin yanındaki merdivenlerde dördüncü basamağa çıkan, tablonun sağ üst köşesindeki aynalarla karşılaşıyor.
Tablonun konusu bir “genelev odası...”
Dördüncü basamaktaki ayna parçaları, resme oradan bakanları “genelev” odasına girmiş gibi gösteriyor.
Ve bir başka ayna çalışmasının haberini vereyim.
Yakında bugünün Türkiye’si için çok anlamlı olabilecek “siyaset eksenli” bir sergi açacak.
Bir ipucu şöyle:
“Büyük tuvallerde figürlerin arasına serpiştirilmiş kırık ayna parçaları var. Resme bakanlar o aynalarda kendi yüzlerini görecekler.”
Böylece hem “sen de bu görüntünün bir parçasısın” mesajını veriyor, hem de “bu resimdeki Türkiye görüntüsünün bir sorumlusu da sensin” mesajını...
Piramit’te Bozkaya Aldaş’ın “SIRADAN HİKÂYELER” sergisi görülmeli.
Günümüzün “Fikret Mualla”sı diye anılan Bozkaya insan ilişkilerine göndermeler yapıyor.
Kendine özgü “ironik” ve “resimli romanvari” anlayışını tuvale aktarıyor.
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025