Güneri CİVAOĞLU
UZUN boylu ve ince yapılıydı.
Yakışıklı denebilecek yüzünü, kır ve uzun sakalları, sanki gizliyordu.
Giysileri buruşuktu.
"Eski" bile denebilirdi.
Giyime aldırmamak, daha doğrusu,
"hesaplanmış ihmal" snob tarzını benimsemişti.
Ama...
Belliydi ki,
Londra'da seçkinlerin alışveriş sokağı
Saville Row'dan giyiniyordu.
İngilizce'yi, bir
İngiliz centilmeni gibi konuşuyordu.
Hardal kıvamında tatlandırılmış acı bir üslubu vardı.
Kelimelerinin son harflerinde, sanki görünmez bir iğne, sık sık batıyordu.
Nefti denebilecek kadar koyu yeşil gözlerinde alaycı bir ifade, herkesle, her şeyle ve kendisiyle de dalga geçer gibiydi.
İngiltere soylularının okullarında okumuştu.
Edebiyat ve felsefe yapmıştı.
Pakistan'ın en önde gelen ailelerinden birine mensuptu.
Bütün benzerleri gibi, hiçbir iş yapmıyordu.
Arada bir,
İngiliz ve
Pakistan gazetelerine makaleler yazıyordu.
Zaman zaman uluslararası ünlülere de göndermeler yaparak, içli dışlı yaşadığı
Pakistan siyaset ve iş dünyasının büyük ailelerinin içyüzlerini anlatıyordu.
İslamabad'ta, bir gece onunla yemek yemiş ve başta
Benazir Butto ve eşi olmak üzere,
Pakistan'ı yöneten büyük ailelerin aynaya yansımayan görüntülerini dinlemiştik.
Bizim DURUM ekibinden
Reya Kumbaracıbaşı'nın yemek yediğimiz masaya getirdiği ve tanıştırdığı bu
Pakistan'lı dostun anlattıklarına hepimiz kulak kesilmiştik.
Ben ve arkadaşlarım da,
Benazir Butto, Cumhurbaşkanı Faruk Leghari, Başbakan Nevaz Şerif ve
Kara Kuvvetleri Komutanı Gulham Karamat ile televizyon söyleşileri yapmak üzere oradaydık.
Butto'nun ordu - cumhurbaşkanı işbirliğiyle başbakanlıktan indirilişinin perde arkasını araştırıyordum.
Bu söyleşiler, geçtiğimiz
23 Şubat'ta,
Kanal D'deki
DURUM programımda yayınlandı.
Sezilerim,
Türkiye'de de buna benzer bir durumun olacağı yolundaydı.
Galiba, yanılmıyordum.
Bugünlerde
Butto, gene
Türk medyasının gündeminde.
Ben de,
Butto'dan ilginç gördüğüm bazı çizgileri yansıtayım.
İşte... O gece dinlediklerimden bir anı...
Butto'nun doğasındaki
amaç ve
araç özelliklerini ortaya koymak bakımından ilginç bir örnek...
Babası
Zülfikar Ali Butto, ihtilal yönetimi tarafından idam edildikten sonra,
Benazir Butto, partinin başına geçer. Siyasete başlar.
Müthiş karizması vardır.
ABD'nin en itibarlı üniversitelerinden
Harvard'ı bitirmiş, sonra
İngiltere'de
Oxford'ta lisansüstü eğitim yapmıştır.
Oxford tarihinde, öğrenci derneği başkanı olan tek yabancıydı.
Ancak...
Pakistan'da hapse girer.
Pakistan'lı dostumuzun o gece anlattığına göre, genç
Benazir Butto, evlenmeden önce hayli çapkındı.
Komşu köşkten bir ailenin delikanlısıyla iyi ilişkileri vardı.
Hapisaneye girdiğinde de, bu ilişki sürüyordu.
Ve... Bir gün,
Benazir Butto, hapisane yöneticilerine ve devrin ihtilal yönetimine başvurur.
"Beni serbest bırakın. Aksi halde, hapisanede gardiyanlar tarafından iğfal edildiğimi ve hamile bırakıldığımı dünya kamuoyuna ilan ederim" der.
Böyle bir skandalı, ihtilal yönetimi göze alamaz.
Benazir Butto serbest bırakılır.
Kendisini başbakanlığa taşıyacak olan siyaset liderliğini bütün hızıyla sürdürür.
Peki...
Butto, gerçekten hapisanede iğfal edilmiş miydi?
Hamile bırakılmış mıydı?
Yoksa...
Hapisaneye girmeden önce, yakın ilişkide bulunduğu komşu delikanlıdan mı hamile kalmıştı?..
Ya da...
Bütün bunların hepsi, bir oyun muydu?
Bu üç olasılığı,
Pakistan'lı dostuma sordum.
Cevabı, gene kara mizah ifadesi taşıyordu. Kısa bir süre
"anlarsın ya" gibilerden yüzüme baktı. Ve sonra
"Bilemem... Ama herhalde yönetim, tıbba başvurmuş olabilir" dedi.
Hangi olasılık doğru olursa olsun, farketmez.
Pakistan'lı dostumuz bu hadiseyi
Benazir Butto'nun
amacına ulaşmak için
her aracı meşru sayabilen
doğasını ortaya koyan örnek olarak anlatmıştı.
O gece,
Butto'nun bir başka özelliğini daha dinledim.
Uzakdoğu meditasyon çalışmaları ve beslenme sistemiyle kendini güçlendirmiş.
Bu bilimin etik ilkesi
"Kazanılan gücün iyilik için kullanılması... Kişisel ihtirasları ve başkalarını egemenlik altına almak için kullanılmaması..."
Filozof dostum da, aynı eğitimden geçmiş ve çok daha üst felsefe kademelerine tırmanmış...
"Bu gücün esası, doğayla bütünleşmektir.
Doğanın kuvvetini yanına almaktır.
Eğer kötüye kullanılırsa... doğa, bunu yapanı bir şekilde yok eder.
O gücü kullanamaz hale getirir. " diyordu.
Butto'nun iktidardan indirilişini, doğanın bu gizli organizasyonu ile izah ediyordu.
Ve...
Şu bilgece sonuca varıyordu:
"Butto, iyi tiyatro oynuyordu.
Ama her rolün sonu ve her tiyatro oyununun inen perdesi vardır.
Sadece kendini oynayanların perdesi inmez."
Yorum yok.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr