Siyasete düşen son yıldırımlarla önümüzdeki 3 seçim daha da renkler kazanmakta.
İktidar partisiyle CHP arasında kapanması zor görünen fark, bu yeni durumla “rekabet ortamına” dönüşür mü? CHP ne yapmalı?
2014 Cumhurbaşkanı ve 2015 Genel Seçimleri için henüz erken.
Ama...
30 Mart 2014 Yerel Seçimleri bazı işaretler vermekte.
CHP bu kez oyuna değil, “skora” oynuyor.
İstanbul’da Mustafa Sarıgül’ü büyükşehir belediye başkan adayı göstermek bu “sonuca odaklı” strateji değişikliğinin göstergesi.
İçeride bazı “ters rüzgârlar” esse de Kılıçdaroğlu 30 Mart’a uzanan yol haritasında yürümekte kararlı görünmekte.
Kamuoyu araştırmaları Sarıgül’ün CHP için en büyük oy potansiyeli olduğunu vurgulamakta.
Ankara’da da olabilecek en yüksek kartı masaya sürmenin eşiğinde CHP.
Mansur Yavaş, “banko Melih Gökçek” yazılımını “delete” edebilmeye en yakın potansiyel...
İzmir ise büyük sürpriz olmazsa zaten CHP’nin.
......................
3 büyük ili almak ve CHP oylarına önemli sıçrama yaptırmak CHP için -en azından- şu yararları sağlar.
- 2015 Genel Seçimleri’ne doping.
- Kılıçdaroğlu ve ekibinin güçlenmesi.
....................
2014 Cumhurbaşkanı seçimi bunların arasında ayrı öneme sahip.
AK Partili bir adayın yüzde 50’yi aşarak ilk turda seçilmesi ihtimali boş vitese düşebilir.
....................
Sonuç... Bu pirinç daha çok su kaldırır.
İŞTE DIŞ PARMAK
Başbakan Erdoğan “içeriden ve dışarıdan siyasete müdahaleler kaygısını” seslendirdi.
Bu toprakların kaderidir.
Osmanlı’dan bu yana dışarıdan eller uzanır.
Esad Cemal Paker’in anılarından bir örnek.
Bakın Abdülhamid zamanında Osmanlı’nın bir büyükelçi atamasında bile iradesine nasıl müdahaleler olmuş?
......................
Londra’da ölen sefir (büyükelçi) “Rum” Muzurus Paşa’nın yerine kimin tayin edileceği meselesi Türkiye ve İngiltere devletleri arasında tartışma konusu oldu.
Londra Büyükelçilik Maslahatgüzarı ünlü şair Abdülhak Hamid, Osmanlı Hariciye Nezareti’ne gönderdiği bir telgrafla, “İngiltere’nin Londra’ya bir Müslüman Türk sefir tayinine asla itiraz etmeyeceğini” bildirmiş, Sultan Hamid de Roma Sefiri Reşit Bey’i Londra sefaretine atamıştı.
Bunun üzerine, Beyoğlu muhitinin bazı Rum aileleri İstanbul’daki İngiltere Sefiri’nin etrafını sarmışlar, “geleneğe uyarak Londra’ya yine bir Rum sefir gönderilmesini” sağlamaya çalışmışlardı.
O zamanki İngiltere sefiri de İrlanda kökenli son derece bağnaz O’Connor’du. Rumlar, sefirin tutucu damarını kamçılayarak maksatlarını elde etmek için türlü entrikalar çeviriyorlar ve her şeyden evvel Reşit Bey’in tayinini durdurmaya çalışıyorlardı.
O’Connor, bu yönde bir şifreyi İngiliz hariciyesine gönderdi ve “Reşit Bey’in zevcesinin İtalya’da orta tabakaya mensup bir kadın olduğunu, Londra’nın saray ve kibar muhitine girmesinin doğru olmayacağını” ileri sürerek, Bab-ı Âli’nin “agreman” talebine ret cevabı verilmesini tavsiye etti.
Bunun üzerine İngiltere hariciyesi, “Reşit Bey’in pek genç olduğunu, oturaklı vezirlerden birinin gönderilmesinin daha uygun düşeceğini” Türk hariciyesine bildirdi.
Tartışmalar öylesine uzadı ki, nihayet Kral VII. Edward meseleye karıştı ve Abdülhamit’e bizzat yazarak, “Reşit Bey’in yerine bir seyahati sırasında Atina’da tanıdığı Rıfat Bey İngiltere’ye tayin edilecek olursa çok sevineceğini” bildirdi.
Bunun üzerine Rıfat Bey vezirlik rütbesi verilerek Londra’ya gönderildi.
“Londra’ya Rum elçi gönderme geleneği” de böylece sona ermiş oldu. ‘
......................
Büyükelçi Uğur Ergun’a teşekkürler...