Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Podyumda, başından topuklarına simsiyah örtünmüş güzel bir kadın. Çarşafın derin yırtmacından bacağı neredeyse oyluk kemiğine kadar görünmekte. İpek çorabının diz kapaklarından yukarılarını saran jartiyerde dinamit çubukları sıralanmış.
Hemen arkasında gene başından, yüksek ökçeli şık pabuçlarına kadar inen bir siyah çarşaflı diğer modeller... Onlar da genç ve güzel kadınlar. Bellerine patlayıcı çubukları sarmışlar.
Podyumda, defile yürüyüşündeler.
Yani "intihar bombacısı kadınlar" defilesine "beğenilmeye, seçilmeye" çıkmışlar...
Podyumun iki yanında ise, elleri makineli tüfekli, İslam adına teröristler...
Bu bir karikatür.
Aydın Doğan Vakfı Uluslararası Karikatür Yarışması'nda "Başarı Ödülü" (Award of Success) kazanmış.
Çizeri Ukrayna'dan Valentin Druzhinin...
Fırçasıyla gülümsetirken, fırçanın sivri ucu ile can yakıyor.

Karikatür sirk aynaları gibidir.
Belirgin özellikleri, aslına uygun ama deforme olmuş haliyle yansıtarak beyinlere damgalar.
Bu karikatür de öyle.
Örtünmenin, dini bir inanç uğruna siyaset, ticaret hatta ölüm kültürü için kullanıldığının mesajını veriyor.
İslam için bu tertemiz olması gereken simgeye siyasetin rantı, ticaretin neması ve sonra da terörün kanı bulaşmamalıydı.
Ne yazık ki, bu üçgen içine alınanlar vitrinde görünüyorlar.
İnançları doğrultusunda İslami yaşamı samimiyetle seçmiş olan kadının "adı yok."

Türkiye'nin hala "başörtü / türban"da takılıp kalmasına yazık oluyor.
İşte Anayasa... İşte Anayasa Mahkemesi'nin kararı.
Başörtüsü için vicdani yaklaşımlar bir yana... Türkiye, bütün kurumları ile Anayasa'ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorundadır.
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, TBMM, bürokrasi, üniversite... Hepimiz için zorunludur.
YÖK Başkanı Profesör Erdoğan Teziç de bunu, altını çizercesine vurguladı.
Öte yandan, AKP hükümeti, bu kararı beğenmediğini söylemekte.
Söyleyebilir.
AKP, bu kararı benimsemediğini de söylüyor.
İşte bunu söyleyemez.
Benimsemek ve uygulamak hatta uygulanmasının bekçisi olmak zorundadır.
Hukuk devletinin gereği budur.
Çünkü... Yönetimlerin meşruiyet kaynağı hukuktur.

Bu bağlamda...
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi hanımefendi, - Yanlış yorumlar yapılmasın... "Karikatür görüntülerinden kesinlikle tenzih ederek" yazıyorum - başörtüsü nedeniyle iç hukuk yollarına başvurmuş, o yollar tükendiğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye'yi mahkum ettirmek üzere dava açmıştır.
Yasal hakkıdır.
Eşi, Dışişleri Bakanı olmuştur. Başörtüsü ile - yasaların olanak tanıdığı - mekanlarda ve yurtdışı gezilerde başörtüsü ile görünmektedir.
Yadırganabilir ama hakkıdır.
Hatta...
Türkiye'de askerin siyasete egemen olduğu ve İslami siyasi partileri yaşatmadığı yolundaki iddialara tekzip gibi bir etkisi de yok mu?
Ancak, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açılmış bir davada, Anayasa Mahkemesi kararına dayalı ek savunma, Dışişleri Bakanı talimatıyla geri çekilmişse... Gerekçesi "kişisel ve partiselse" işte bu haksızdır, yanlıştır. Hukuk devleti ilkeleri dışına atılmış adımdır.
Bir anlamda Devleti savunmasız bırakmayı Dışişleri Gül'ün - tanıdığım kadarıyla - benimsememesi gerekirdi.