PORTAXE’in muhteşem manzarasında Ertuğrul Günay, Fatma Turgut ve Burak Çelik ile keyifli, müzikli sohbet...
ERTUĞRUL Akbay için hedef konulduğunda artık ulaşmama ihtimali düşünülemez.
Gazetecilikteki başarıları, atlatma haberleri, röportajları hala konuşuluyor.
Bunların ötesinde şimdi de çok satanlar listesinde yerini koruyan 5. baskısını yapan “Yaş 75 Yolun Yarısı” kitabıyla rol model oluyor.
Ertuğrul Akbay’ın kitabında “sağlıklı beslenme/zayıflama, genç kalma, boy uzatma, cinsel yaşam, el falı, boyun/bel fıtığı, saç bakımı sırları” ve daha pek çok konu yer alıyor.
Tarifler, resimler, raporlar, belgeler...
Sigara hiç içmemiş 15 yıldır ağzına tek bir damla içki koymamış.
Her gün spor yapıyor.
Hem de zorlu sporlar değil.
Örneğin “ayaklarından asılı kalarak 80 kg ağırlık kaldırıyor.”
Şeffaf Oda’da ip atlıyor, ipe adeta ıslık çaldırıyor. Şınav çekiyor. 50’de zor durduruyorum. Bıraksam 100’e kadar devam edecek.
Bu nasıl bir enerji...
Yanıtlıyor:
“Buğday yağı, çörek otu yağı ve nar çekirdeği yağı...”
Ertuğrul Akbay bu yağları özel olarak yaptırıyor. Taklidi olmasın diye internet üzerinden satışa çıkaracak.
Dans dersleri aldığını da eklemeliyim.
Model’in hikâyesi
Model grubunun son albümü; Levla’nın Hikayesi...
“Levla” Arapçada “varolması gereken şey” demek.
Albümün kapağındaki pırlanta, Fatma’nın kristal sesini çağrıştırıyor.
Pırlanta içinde hapsolmuş bir kalp var...
Konsept bir albüm. Baştan sona bir hikaye anlatılıyor.
Model’in müziği matruşka bebekleri gibi... Her bebeğin içinden başka bir bebek çıkıyor. Ve her birinin ayrı bir felsefesi var.
Best model
Best Model Of The World Birincisi Burak Çelik, ekranların iyi rating alan dizilerinden olan Karagül’ün kadrosuna katıldı.
Otoparktan yarışmaya uzanan hikâyesi ilginç.
Babasının otoparkında bir menajer görüyor ve sonrasını Burak’tan dinleyelim:
“Sonra bana teklifte bulunuyor Best Model’e hazırlayalım seni diye. Ve hemen ertesi gün spora başladım. 2 yıl sürdü. İlk girdiğim sene gelecek vaat eden aldım. Daha sonraki sene birinci oldum 2013’te. Bulgaristan’da dünya yarışmasına katıldım, 60 ülke arasında birinci oldum.”
Burak Çelik yarışmadan önce oyunculuk eğitimi almaya başlamış.
Oyunculukta iyi yerlere geleceğine inanıyorum.
ULUBATLI (!) SOUNESS’İN BAYRAK HİKÂYESİ
Saracoğlu’na Galatasaray bayrağını dikmiş olan antrenör Souness ve eşi Karen ile yılbaşı.
YILBAŞI gecesi Galatasaray-Fenerbahçe tarihinde ilginç bir an olan, “yeşil sahaya Galatasaray bayrağı dikme” olayının gerçek öyküsünü dinledim.
Yıl 1996...
Yer Şükrü Saracoğlu Stadyumu...
Galatasaray 2-1 galip geliyor ve hakemin bitiş düdüğünden sonra kulübeden fırlayan Galatasaray’ın teknik direktörü Souness elinde Galatasaray bayrağı koşarak yeşil sahaya dalıyor ve sarı kırmızılı bayrağı çimlere saplıyor.
Bizim tarafın “Ulubatlı Souness” benzetmesi yaptığı olayın görüntüsü böyle... Ya aslı?
Anlatayım:
Eski şehir hatları vapuruyken, Haldun Simavi’nin satın alarak kuğu gibi bir yata dönüştürdüğü Halas’ın güvertesindeyiz.
İngiliz konukların da olduğu bir grup dost yeni yıla deniz üstünde İstanbul’un güzelliklerini seyrederek giriyor.
Souness’e “bu olayın aslı nedir” diye sordum:
İşte cevabı:
Benim Fenerbahçe’yle ve o sırada başkan olan Ali Şen’le hiçbir sorunum yoktu.
Benim sağlık durumum nedeniyle çok hassas olduğum bir dönemdi.
“Aorttan bir damar” ameliyatı geçirmiştim.
Fenerbahçe’nin bir yöneticisi (tipini tarif ediyor. Polemik açılmaması için yazmıyorum) o derbi öncesinde “sakat antrenörle Galatasaray hiçbir şey yapamaz” demişti.
“İnsani söylem” değildi. Çok üzülmüştüm.
2-1 galip gelince bayrağı kapıp, Saracoğlu’na bu psikolojiyle diktim.
Eğer Ali Şen’i tanıyorsanız ona da lütfen bu söylediklerimi nakledin.
........................
Souness İskoç futbolcudur.
Bir süredir BBC’de futbol analisti...
.......................
Souness’in anlattıklarını dostum Ali Şen’e naklettim.
Teşekkür etti.
“Zaten kızgın değilim” dedi.
Olaydan sonra gazeteciler tepkisini almak için sorular yöneltmişler.
Ali Şen “Galatasaray galip geldi, hakkıdır” cevabıyla yetinmiş.
“Polemik çıkarmak, ortamı germek istiyorlardı bunu engelledim” dedi.
BU FİLM GÖRÜLMELİ
ADAM hayli yaşlı, evli, yetişkin, meslek sahibi çocukları var.
Bir süredir ilişkisi olan “profesyonel” genç kadınla bir otel odasında sevişirken kalbi duruyor, ölüyor.
Oradan hemen uzaklaşan “profesyonel” ise henüz reşit bile değildir.
Oldukça iyi durumda olan, örneğin yazları sahilde, kışları dağda kayak otellerinde tatil yapacak kadar geliri olan bir aile.
Genç kız sadece o yaşlı adamla değil internetten tanıştığı, genç, yaşlı başka erkeklerin de otel davetlerine gitmekte, karşılığında para almaktadır.
Ama...
Görüntü bu olsa da genç kız için bu aslında -hayli tehlikeli- bir eğlence, bir oyun. Ya...
Bir de ölen yaşlı adamın karısı da hikayeye dahil olursa!..
.........................
Güzel yazılmış, oyuncuların iyi oynadıkları, hikayesi ilginç, akıcı bir film.
Eğlenceli ama uyarıcı da...
Anaların, babaların da “uyanık” olmaları için görmelerinde fayda var.