Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


25 Şubat tarihli New York Times Gazetesi'nde yayınlanan Douglas Frantz imzalı makalede, Türkiye'deki son kriz için şu satırlar yer alıyordu:
"Güneri Cıvaoğlu, Milliyet'te 'fırtınalı denizde isyanın, geminin kontrolden daha da çıkarak kayalıklara bindirmesi riski vardır' diye yazmış..."
Geride kalan Cuma günü, bu köşede yayımlanan yukarıdaki saptama, o günlerin "Hükümet istifa" korosuna karşı bir sağduyu çağrısıydı.
Elbette, hiç yoktan yaratılan ve büyük acılar veren krizin siyasi sorumluluğu vardır ve faturası da ödenmelidir.
Ama... Zamanı gelince.
"Alevlerin üzerine benzin dökerek" değil.
İstikrar sağlanır.
Ortam yeterince soğuyunca, toplum, bu krizin sorumlularını sorgulayacaktır...

Türkiye, "alacakaranlık Pazartesi" ve "kara Çarşamba" yaşadı.
Önce siyasi, sonra ekonomik bunalıma girdi.
...Ve herşey zembereklerinden boşandı.
Ayranlar kabarıyor, "Hükümet istifa" tepkileri yankılanıyordu.
"Hükümet bunalımı çıksa ne olur? Türkiye, bundan daha da kötü olmaz ki, zaten dibe vurdu" deniyordu.
Oysa... Hükümet krizi patlasaydı, yaşanacakların yanında, geçen haftanın yaşanmışları "latilokum" gibi kalırdı.
Çünkü... Bütün sigortalar atardı.
Birkaç gün içinde G.Amerika ülkelerinin yüzde 1000 - 2000 - 5000 enflasyon alevlerine teslim olurdu.
Döviz rezervleri erirdi.
Bankalar sistemi tamamen çökebilirdi.
Rusya krizinde olduğu gibi, Türkiye, iç ve dış borçlarını "ödeyemez" duruma düştüğünü ilan edebilirdi.
Bütün bunları ağzımızdan yel alsın.
Türkiye, bir süre uçurumun kenarında yürümüş, son anda dönmüştür.
Bu Hükümet, elbette başımıza konmuş talih kuşu değil.
Ama... "Kalmalı mı, gitmeli mi?" sorusunun cevabı, şu aşamada kalmasının - bile - daha iyi olduğudur.

Dün yaşanan Pazartesi'nin olumlu manzaraları, bütün bu sıraladığımız görüşlerin kanıtıdır.
Sezer'le Ecevit'in Çankaya Köşkü'ndeki yemekte, bir saate yakın söyleşileri...
Sezer'in, MGK toplantısına Hüsamettin Özkan'ı da çağırması ve elini sıkması, zirvede bahar havasıdır.
Olanlardan ders alındığına işarettir.
"Devlet yönetiminde alınganlığın olmaması gerektiğinin ve siyasi bunalımın aşıldığının olgunluk ve sorumluluk izlenimleri" iç ve dış kamuoyuna yansımıştır.
Öte yandan... Repo faizleri, borsa ve dolar fiyatları, ekonomide ateşin düşmekte olduğunun göstergeleri...
Önümüzdeki günlerde, devletin zirvelerinden Parlamento'ya, muhalefet partilerine, medyaya, sivil toplum örgütlerine kadar hepimiz, "sağduyu" ortak paydasını sürdürdüğümüz taktirde, "hasarlı", ama hala "yüzen" gemiyi, kayalıklara bindirmeden sakin sulara vardırabiliriz.
Ve nihayet... Hükümet ortakları da bu bahar havasında yeniden yeşermeye başlayan umut tomurcuklarıyla rehavete kapılmasınlar.
Yapacakları çok şey var.
Yapısal reformlar, özelleştirmeler, AB kriterleri, uyum yasaları, Türkiye'nin temizlenmesi...
"Hükümet olmak" yeterli değil, "iktidar olmak" gerek.
"Siyaset" yeterli değil, "devlet adamlığı" önemli.