Bugün İyi de... Neden?Cevabı "ABD, Talabani ve Barzani'nin ağız değiştirmeleri..."ABD, "olmaz" mesajını veriyordu. Barzani "TSK karşısında bizi bulur" diye meydan okuyordu.Talabani, "Değil PKK liderlerini Türkiye'ye vermek, kedi bile vermeyiz" diyordu.Ve... İçerde "siyaseten sıkıştırma" çemberi daralıyordu.Ne zamanki... Mekik diplomasisi uygulanarak Washington'da, Erbil'de, Bağdat'ta ses akordu yapıldı."PKK terör örgütüdür. Ortak düşmanımızdır. Türkiye'nin sınır ötesine PKK odaklı harekât hakkıdır" söylemleriyle hava değişti... "Savaş tamtamları"nın volümü de düştü.Aslında herkes sınır ötesine askeri harekâtın PKK sorununu kökünden çözmeyeceğini biliyordu... Ama PKK'nın kolu-kanadının kurulacağı da bilinmekteydi.Nitekim... "Sınır ötesine 24 harekât yapıldı, n'oldu? 25.'si yapılsa ne yazar" klişesi altındaki asıl gerçeği K. K. Komutanı Org. İlker Başbuğ ,"PKK'nın hedefi silahlı gücünü 50 bine çıkarmaktı. O 24 sınır ötesi harekât nedeniyledir ki, 5 binde ancak kalabildi" söylemiyle göstermiştir.Artık Ankara'nın ve TSK'nın üzerinde, "ABD izin vermiyor, dünün kabile reisleri Talabani ve Barzani meydan okuyor, o nedenle sınır ötesi harekât yapılamıyor" eksenli siyasi ve psikolojik baskı kalkmış bulunuyor.Türkiye içinde tansiyon düşmüştür.Ankara'nın ve TSK'nın gaza gelmeyip sağduyu çizgisinde yürümesi yararlı olmuştur.Türkiye, zamanı iyi kullanmıştır. Artık sınır ötesine bir harekât yaptığında Ortadoğu coğrafyasında ve dünya kamuoyunda kendine bir meşruiyet zemini örmüştür. Medyada ve siyasette "Sınır ötesi harekât için daha ne bekliyorsunuz?.." çağrıları kesiliverdi. Aslında ister 24, ister 25... sınır ötesine harekâtın "tek başına" bir çözüm olmadığı biliniyor.Elbette -gereğinde- yararlı ama bir büyük "master" planın önemli parçasıdır.Türkiye ne yazık ki çeyrek yüzyıl boyunca -genelde- "teröre" odaklı değil, -özelde- "terörist" PKK'ya kitlenmiştir.Kültürel, demokratik, psikolojik ve diğer "sivil" başlıkları olmayan ve sadece Kurmay masası çıkışlı askeri planlar tek başına nasıl çözüm oluşturabilirdi ki? Çözümsüzlüğün verdiği ulusal acılar ve dökülen kanlar için fatura da çoğu kez ve haksız yere askere kesilmiştir.Asker, misyonunu en zor koşullarda vuruşarak, binlerce şehit vererek, sakat gazilerin dramını paylaşarak sürdürüyor.Ne var ki..."Master" planı olmayan sağlam bir stratejiyi oluşturamayan siyaset, ürkek, tereddütlü, genellikle beceriksiz profil çizmiştir. Dokunulmazlık mevzilerinde kalmıştır. MASTER PLAN Şu sıralarda namlunun yanı sıra devreye girecek bir "master" planın izleri algılanmakta."Genel af" söylemlerine kadar uzanan polemikler ve spekülasyonlar yapılıyor. Daha önce "Haydi sınır ötesine" tamtamlarını çalanlar, o yolda engeller kalkınca ve şahin siyasetinin prim yapmayacağı anlaşılınca, bu kez olası bir "sivil" plana karşı seslerini yükseltmeye başladılar. Bazı kaygıları ve kuşkuları haklı olabilir. Bizim de rezervlerimiz var.Ama...Bir "master" planın devreye konulması da gereklidir.Çünkü... "Rotası olmayan geminin, yelkenlerini dolduracak rüzgâr yoktur" söylemi hâlâ geçerlidir."Siyaset rotasını" çizmezseniz bütün stratejiniz bir gün şu dağda başka gün öbür dağda pıtrak gibi görünen terörist avıyla 360 derece döne döne turlar atmak zorunda kalırsınız. Sivrisinekler zaman zaman yok edilir. Onları üreten bataklık kalır.Ne var ki... Rota da dayatmayla çizilemez.Rotayı ulusal bir mutabakat sağlamadan çizmek, şeffaf olmamak yanlıştır. Nasıl ki sınır ötesi harekât için ilgili tüm tarafların mutabakatını sağlayan bir zemin örülmüştür... İçerdeki demokratik, ekonomik, psikolojik, siyasi "master" plan için de kanaat önderlerinin, sivil toplum örgütlerinin hatta siyasi partilerin de katılımıyla ulusal mutabakat sağlanmalıdır. gunericivaoglu@milliyet.com.tr Dumanı gözüküyor