Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün Savcı iddianamesine göre, "basın suçu" işlemişlerdi.Fakat... AKİS, aynı sert ve etkin muhalefetini sürdürmekteydi. Demokrat Parti (DP) çoğunluktaydı. CHP de "yaman" muhalefet yapıyordu. DP, çoğunluğuna dayanarak dehşetengiz "Tahkikat Komisyonu"nu kurmuştu. Başta dönemin en etkin muhalefet organı -İnönü'nün damadı Metin Toker'in AKİS dergisi olmak üzere muhalif basının üstünde yıldırımlar çaktırıyordu.AKİS'in sahibi Metin Toker ve Genel Yayın Yönetmeni (aynı zamanda Sorumlu Müdür) Kurtul Altuğ, "Ankara Hilton" diye anılan Ankara Hapishanesi'ndeydiler. Bunun nedenini bulmak için DP'nin en keskin milletvekillerinden oluşan dehşetengiz Tahkikat Komisyonu, AKİS'in Ankara-Rüzgarlı Sokak O.V. Han'daki idarehanesini basar.Her şeye el konur.Bu arada AKİS'te DP'ye kök söktüren siyasi yazılar yazan Atilla Bartınlıoğlu da salonun bir köşesinde kollarını kavuşturmuş, gülümseyerek, bu trajikomik "basın özgürlüğü(!!)" manzarasını sessizce seyretmektedir.Tahkikat Komisyonu üyelerinden bir milletvekili, Bartınlıoğlu'na gök gürültüsü gibi bir sesle patlar:"Sen kimsin? Adın ne? AKİS'te ne yapıyorsun?" Atilla Bartınlıoğlu, "dergiyi çıkaracak birilerinin dışarıda kalması gerektiği" kaygısıyla "Adım Atilla Bartınlıoğlu. Ben siyasetten anlamam. Spor yazıyorum" cevabını verir.Dehşetengiz "Tahkikat Komisyonu"nun haşmetli milletvekili, bir süre sert sert bakar ve emir verircesine o zamanlar daha yeni olan Spor Toto'nun bir kuponunu uzatır, "Doldur şunun kolonlarını" der. Ardından "Doğru doldur. Yoksa karışmam ha!" diye ekler.DP'nin son dönemlerindeki baskı rejimlerinin yaşanmış öyküleri, kahkahalar arasında anlatılırken bunu da dinlemiştim.DP'nin son dönemlerinde ürpertici olan Tahkikat Komisyonu üyeleri artık biraz da abartılı mizahın anılarına dönüşmüşlerdi. Kurtul Altuğ ise, tüm DP'lilerin yargılandığı Yassıada Mahkemesi'nde 1 numaralı tanıktı.Aradan yıllar geçti...Süleyman Demirel, kendisinin yaşadığı inişler çıkışlar dahil, siyasetteki tahterevalli sürecini tüm zamanlar için ne güzel bir felsefeyle tanımlamıştı."Sap döner, keser döner." Buna "demokrasilerde" kaydını, altını çizerek ekliyorum. Dergiye baskın Film, Las Vegas'ta bir otel süitinde başlıyor. Salonun ortasında küçük ve yuvarlak bir havuz... İçinde çıplak 3 güzel kadın ve biri milletvekili olan Charlie Wilson rolündeki Tom Hanks...Ofisinde 2 sekreteri, 1 basın danışmanı, 1 asistanı var.Hepsi de güzel kızlar. Tam "Charlie'nin melekleri..." Böyle hafif bir başlangıçtan sonra film, gerçek yaşamdan alınan bir kesitle ağırlık kazanıyor.Bu tek milletvekili Charlie Wilson, Afganistan'ın Sovyet işgalinden kurtarılmasının ve Sovyetler'in işgal ettiği bir ülkeden ilk kez çıkarılmasının altına imza atmıştır.Bir milletvekilinin kızlarla yaşamı, içkisi, bürosundaki birbirinden güzel kızları yüzeysel görmemek gerek.Bir milletvekiline verilen öneminin ölçütüdür bu kadro.Ama... Öte yandan... O milletvekili, kendisinden, yapacağı film için 29 bin dolar koparmak uğruna Las Vegas'taki kızlarla havuz sefasını düzenleyen arkadaşına "Ben bir muhasebeci çocuğuyum. Maaşım da belli. Benim nasıl 29 bin dolarım olabilir?" diyor.Ve o milletvekili, gönül verdiği Afganistan'ın kurtuluşu, Sovyetler'in yenilgisi için 5 milyon dolarlık "gizli hizmet" bütçesini bir tek kelime ederek 10 milyon dolara çıkarabiliyor.Sonra katlayarak ve diğer komisyonlarda olumlu oylar kullanarak sağladığı siyasal desteklerle zaman içinde 1 milyar dolara çıkarıyor. Mısır'dan, İsrail'den, Afgan mücahitleri için üstün etkili silahlar sağlıyor.Gizli servis bütçesi, bu komisyonun iradesine bağlı.Yani... Milletvekilleri birer el kaldırma robotu gibi görülmüyorlar.İşlevleri, sorumlulukları, ağırlıkları var. gunericivaoglu@milliyet.com.tr MİLLETVEKİLİ DEDİĞİN