YÖK sorunu çözdükçe karışıyor.
Peki...
Dünyada üniversiteler bu sorunu nasıl çözmüş?
- ABD:Vakıf ve devlet üniversitelerinde rektörler,
Mütevelli Heyet tarafından tayin ediliyor ve görevden alınabiliyor.
Mütevelli Heyet, çoğunlukla üniversite dışından.
- İNGİLTERE:Kraliyet fermanı ile kuruldukları için üniversitelerin başında genellikle prensler ve lordlardan ve son zamanlarda ise toplumda saygınlık kazanmış kişilerden
Chansellor diye anılan başkanlar bulunuyor.
Rektörler ise
Vice Chansellor diye anılıyor.
Çoğunluğu üniversite dışı isimlerden oluşan yönetim kurulu tarafından atanıyor.
- ALMANYA:Rektör seçimi, üniversite öğretim üyelerinin tümünün doğrudan seçimiyle değil, delege sistemiyle yapılıyor.
Profesör ve doçent gibi hocalardan... Asistan düzeyinde junior öğretim üyelerinden... Ve üniversitelerin idari görevlilerinden seçilmiş delegeler, rektör adayını belirliyorlar.
Eyalet Eğitim Bakanı, bu adayı atıyor.
Bakanın veto yetkisi de var.
- FRANSA:1991'den bu yana, tüm üniversite rektörleri
Milli Eğitim Bakanı tarafından atanıyor.
Rektör,
Senato gibi çalışan
Akademik Konsey'e... Üniversite dışından da atamalarla oluşan
İdari Konsey'e... Ve öğrencilerin ağırlıklı olduğu
Üniversite Yaşamı Konseyi'ne başkanlık ediyor.
Fakat alınan kararlar, bakan adına idareden bir üst yetkili tarafından denetleniyor.
Gereğinde
İdare Mahkemesi'ne götürülebiliyor.
Özellik
Dikkat edilmesi gereken iki ortak özellikten birincisi...
Üniversiteler, kendi yöneticilerini seçen bir seçim meydanına dönüştürülmüyor.
Ama...
Demokratik üniversite ilkeleri, öğretim üyelerini, idareyi hatta öğrencileri de temsil eden delege sistemiyle yaşatılıyor. (ABD hariç)
Ve ikinci özellik...
Devletin ya da
Mütevelli Heyet'in mutlaka onay, atama, denetim ve görevden alma gibi
- ayrıntıda ülkeden ülkeye uygulama farklılıkları gösterse de - ağırlığı var.
Bu durumda
Türkiye'nin galiba
"biz, bir yerde hata yapıyoruz... Ama nerede?" sorusunu iyice düşünmesi gerek.
Akıl ve günah
Ama...
Üniversitelerin yeniden yapılanması ya da yapının daha işler hale getirilmesi için tartışmalar,
20 yıllık tepki birikimleriyle ve
28 Şubat sürecine intikam duygularıyla
YÖK'ü günah keçisi haline getirmemeli.
Oysa...
İttifaklar, bu kuşkuyu vermekte.
Bakın...
Kimler, kimlerle omuz omuza?..
Fakat...
Onları bir araya getirmekte,
YÖK'ün çarpık mimarisinin ve de bu sonuncusuyla tüy dikilen tavırların hiç mi rolü yok?
Gerçekten...
1020 kişinin katıldığı bir oylamada sadece
1'er oy alan ve anlaşılan sadece kendi kendilerine oy vermiş kişilerin,
YÖK tarafından
Cumhurbaşkanı'na sunulan
3 kişilik listede yer almaları kontağı artırmıştır.
Hukuk gereği, bu
YÖK'ün hakkı olabilir.
Üstelik, bir de
YÖK'ün takdir hakkının denetlenemeyeceği yolunda
Danıştay kararı da var.
Ama...
Son kademe olan
Cumhurbaşkanı'nın da
- yasa için farklı yorumlar olsa bile - takdir hakkı olamaz mı?
Önce...
YÖK tarafından
Cumhurbaşkanı'na sunulan sorunlu iki üniversite ile geriye kalan sorunsuz
19 üniversite rektör adayları listelerde ayrılmalıdır.
Daha sonra, aklın ışığında o ikisine de bir çözüm bulunur.
Fakat şu hadise de gösterdi ki, böyle giderse
YÖK, "YOK" olabilir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr