Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün Almanya medyası için çeşitli konular üzerinde sörf yapılan bir söyleşi bu.Röportajı yapan gazeteci "Türkiye'de AKP iktidarının sanata bakışını" soruyor.Fazıl Say zaten dolmuş.Çankaya'ya kimler kimler çağrılırken, Türkiye'nin yüz akı Fazıl Say ıskalanmayı içine sindirememiş.Aslında... Daha 2002 yılında AKP'nin henüz iktidar olduğu süreçte İstanbul/Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda, Fazıl Say'ın Sivas katliamının 10. yıl etkinlikleri çerçevesinde yitirilen 37 aydın anısına bestelediği "Metin Altıok oratoryosu" sahnelenmekte.Metin Altıok yakılarak ölen diğer 36 aydın içinde bir simge. Zaten eserin sonunda perdenin de 37 metronom vuruşuyla inmesi planlanmış.İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen gecede, müziğe Devlet Çoksesli Korosu eşlik edecektir.Sahne fonunda ise, barkovizyonla, Can Dündar'ın hazırladığı, Sivas katliamından görüntülerin yer alması öngörülmüştür.Bakanlığın isteği üzerine görüntüler Ankara'ya gönderilir.Sorun çıkmazSansürAncak... Tam perdenin açılacağı gün Fazıl Say'a; ilk AKP hükümetinin Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun "önce ceset görüntülerine, sonra tümüyle yangın görüntülerine karşı çıktığı" bildirilir.Bunlar çıkarsa geriye sadece 12 saniyelik barkovizyon görüntüsü kalacaktır. Hiçbir anlam kalmayacaktır. Üstelik... Bakanlıktan "Aksi halde koroyu çekeriz" mesajı gelmiştir.Sonuç... Böyle bir ağıt korosuz olamayacağı için sahnenin fonu karartılır.Madımak katliamının görüntüleri olmaksızın perde açılır. Fazıl Say'da bu olay haklı olarak travmatik etki yapmıştır.Daha sonraları da devletten yeterince ilgi görmemiş olmanın kırıklığını yaşatacak vesileler birbirini izler. Fazıl Say'a ait olduğu iddiasıyla şu söylem medyaya yansıdı: "Biz yüzde 30, onlar yüzde 70... Azınlıkta kaldık. Böyle giderse belki de Türkiye'den ayrılırım, başka bir ülkeye yerleşirim." İşte... Böyle bir duygusal birikimin sonunda Almanya medyası için şu son söyleşi yapılır.Gazeteci, siyasi İslam motifi ağır basan bu iktidarın sanata bakışını sorar... Fazıl Say, içindeki birikimi sansürlemez.Olumsuz izlenimini dışa vurur."Böyle giderse kızını da alıp başka bir ülkeye yerleşebileceğini" söyler.Ama... Planlanmış bir kararın söylemi değildir. Bu sadece pek çok kişinin bunaldığında verdiği "Çeker giderim" tepkisidir.Çevrenizde bu söylemi kim bilir kaç kez duyuyorsunuz.Anadolu'yu dolaşarak konserler veren... Çocuk yaştaki yetenekleri bularak onları yetiştiren ve piyanoyla seviştiren... Çocuklarla piyano başında oyun oynayarak onlara bu müziği sevdirmeye uğraşan... Festival biletleri pahalı olduğu için gelemeyenlere büyük kent varoşlarında halk konserleri veren... Acılı Sivas'ta da çalan, Âşık Veysel'in köyünde de çalan odur.Bakın Ümraniye konserinde, Boğaziçi'nde klasik müzik tezi hazırlayan bir arkadaşının yaptığı anketi nasıl anlatıyor. İlk kez klasik müzik dinletisine gelen 75 kişiden 49'u "Tekrar konsere gideceğim" demiş. "Aralarında türbanlılar ve başörtülüler de vardı." İlave edeyim...Fazıl Say, Türkiye'de "daha yapacağı çok şey olduğu" inancında ve mücadeleyi sürdürmekte de kararlı. Dobra dobra Peki gene de "giderim" söylemi olmalı mıydı? Fazıl Say'ı daha Türkiye'de isim yapmadan önceki yıllarda tanıdığım için tabiatı hakkında bir fikrim olduğunu söyleyebilirim.Her dâhi, biraz delidir.Esini olan sanatçı esereklidir. Naziktir, saygılıdır ama değer yargılarında sivri dillidir. Lafını sakınmaz. Konserinde çalan cep telefonu üzerine piyanoya ara verip söylediklerini anımsayınız. Sıradan bir adam olsaydı, zaten Fazıl Say olmazdı. gunericivaoglu@milliyet.com.tr Dâhiler biraz delidir