Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



2004 baharının ilk günleri... Irak karışmış. Irak'taki İngiliz kuvvetleri, Basra kenti dışında kontrolü tamamen yitirmişler.
İtalya ve İspanya, yoğun canlı bomba saldırıları üzerine, kamuoylarının tepkisiyle askerlerini çekmişler.
Polonya ve Ukrayna askerleri, karargahlarından dışarı burunlarını bile çıkarmıyorlar.
Irak'ta Geçici Hükümet Konseyi de ipleri elinden kaçırmış. Şiilerin isyanı yayılıyor. Günde en az 30 intihar saldırısı ile ABD kuvvetleri bunalmıştır.
Bağdat ve çevresine sıkışmıştır.

ABD'de de artık şahin 'neo con' lar, gücü Dışişleri Bakanı Powell'ın ılımlılar ekibine kaptırmıştır. KDP Başkanı Mesud Barzani, ocak ayında bir bombalı saldırıyla yaşamını yitirmiştir.
Meydan, her nabza şerbet veren Celal Talabani'ye kalmıştır,

Amerikalılar ve Kürtlerin işbirliğiyle daha önce Kuzey Irak'tan sürülen Ensar el - İslam örgütü de bu kaosta dönüş yapmıştır. Kuzey Irak Kürt yönetimine saldırılarla kan kusturmaktadır.
Talabani için bağımsız Kürt Cumhuriyeti ilanını öne almak "yaşam sorunu" haline gelmiştir.
Saptadığı tarih 21 Mart 2004 Nevruz Bayramı'dır.
Zaten karşı koyacak durumu kalmayan ABD, Kürtleri destekleyen İsrail tarafından etkisiz hale getirilecektir.

Talabani'nin kabusu, 1995'te Türklerle Saddam kuvvetleri arasına sıkıştığı Çelik Operasyonu gibi kötü sürprizle karşı karşıya kalmaktır.
Yahut, 1975'te İran Şahı Pehlevi ile Saddam Hüseyin'in Cezayir Antlaşması sonrası Amerika ve İsrail tarafından satılması ve yalnız, korumasız kalmasıdır.
Bütün bunlar Londra'da yayımlanan Al - Asboa'da (El - Hayat da olabilir G.C.) açıklanınca kıyamet kopar.
Ankara - Şam - Tahran'da komutanlık binalarının ışıkları geceleri artık yanık kalmaktadır.
Bir hazırlıklar olduğu kuşkusuzdur.
Türkiye'nin Kuzey Irak'ta, Kürt devletine "savaş sebebi" diye bakış açısı biliniyor. Tahran'da kıvılcımların kendi içine sıçramasından endişelidir.
Suriye'ye gelince: Güney'indeki İsrail'in, kendi güdümündeki bir Kürt devleti üzerinden Doğu'sunu da kuşatması olasılığıyla kaygılıdır.
O arada yeni gelişmeler olur. Suudi Arabistan'daki Fahd hanedanı kökten dinci örgütlerin intihar saldırılarıyla temellerinden sarsılmaktadır. Bahreyn'deki Sünni Emirliğe karşı ülkedeki Şiiler başkaldırmıştır.
ABD, Orta ve Kuzey Irak'ı unutmuş ve körfeze, petrolün nefes borusuna kilitlenmiştir.

Artık sahne, cumhuriyetin ilanını amaçlayan Talabani ve onun önünü kesmek için anlaşan Türkiye - İran - Suriye'nindir.
Ve Ankara'dan işaret gelir, her şey 48 saat içinde başlar, tamamlanır.
Türk paraşütçüleri sabaha karşı indirmelerle Bakraco, İrsenk, Turhurmatu ve Bamerni havaalanlarını ele geçirmişlerdir. Zaten var olan güçleri harekete geçmiş, yeni güçler de hududu aşmıştır. Dohuk - Akra hattı artık Türklerindir.
İran kuvvetleri ise Erbil ve Süleymaniye'yi Talabani güçlerinden temizlemişlerdir.
Kerkük ise Arap - Türkmen çoğunluğun kontrolüne geçmiştir.
Talabani, İsrailli uzmanlar yardımıyla kaçırılmıştır. Kuveyt'tedir.
En önemlisi... Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın başını çektiği Avrupalılar, Birleşmiş Milletler'i devreye sokmuşlardır. BM, ABD'nin karşılık vermesini önlemek üzere, Irak'ta düzeni, Barış Gücü ile kendisinin sağlayacağını ve kısa sürede Irak'ı Iraklılara bırakacak planını açıklamıştır.

Bu bir senaryodur. Duyarlı alanlara yakın "M5 Dergisi'nde yayımlandı. Özetle yansıttım.
Son satırlar şöyle:
Ne mi oldu?
20 Temmuz 1974'te ne olmuştu?
Herkese iyi seyirler..
.......
Burası Orta - Doğu . Ne senaryolar yazılmaz ve yaşanmaz ki!
Varsanılan görüntüler "serap" gibi bir anda yok olabilir.
Burası Orta - Doğu... Ama Atatürk'ün laik Türkiye'si çöl kumlarının rüzgarları, güneş ışınlarıyla, şeriatla, üfürükle, tekkelerle oluşturduğu bir "serap " ülkesi değil.

Birkaç gün tatildeyim. Yeni yılın tüm okuyucularımıza, ulusumuza ve tüm dünyaya mutluluklar getirmesi dileğiyle. G.C.