TÜRKİYE’nin sorunları sadece bu ülkenin topraklarına özgü değil. Başka ülkelerin “seyir defterlerinde” de benzer kayıtlar var.
Onlardan yararlanmak gerekir...
.......................
Bir dostun teknesiyle Korsika Adası’ndaki limana girdik.
Bir gece kalıp, sabah erkenden çıkacak, denize açılacaktık.
Kaptan, pasaportlarımızı aldı, teknenin belgeleriyle birlikte liman ve gümrük yönetimlerine gidip gerekli işlemleri yaptı.
“Her şey tamamdır. Karaya çıkabilirsiniz” dedi.
Bizler de kıyıya çıktık, bir balık lokantasına girdik.
Daha yemeğe başlamadan şaraplarımızdan birkaç yudum yeni almıştık ki, kaptan geldi, teknenin sahibi dostumuzla bir kenara çekilip alçak sesle konuştular.
Elinde siyah bir bayrak ya da flama formatında bez parçası vardı.
Teknenizi yakarız
DOSTUMUZ masaya döndü, “Başımıza belayı aldık” dedi.
Ve anlattı:
“Bağımsız Korsika” için mücadele eden ve şiddet kullanan illegal örgüt adına birkaç genç teknenin bağlı olduğu yere gelmiş ve kaptana örgütün simgesi olan bayrak ya da flamayı vermiş.
“Bunu direğe çekin, aksi halde bu tekneyi ateşe veririz. Güvenlik güçlerine bildirirseniz tekneyi uçururuz” diye tehdit etmiş.
SARDUNYA ve BAĞIMSIZLIK
DÜNYADAN örneklere devam... Sardunya Adası, İtalya’ya bağlıdır.
Ancak... Azımsanmayacak oranda Sardunyalı bağımsızlık ister.
Çünkü... Adaya turizm geliri nehir gibi akar.
Yemyeşil örtüsü, turkuaz renkli tertemiz denizi, dantela gibi kıyıları, inanılmaz kalitede yolları, Alihan’ın özel ilgisinin ürünü doğayla sevişen mimarisiyle Sardunya gerçek bir dünya cennetidir.
“Ayrılıkçı illegal örgütleri şiddete başvuruyor muydu?”
Cevabı “Olur mu öyle şey. Şiddet eylemleri olursa adaya turist gelmez. Biz burada çok iyi para kazanıyoruz. Para musluğumuzu kapatmayız. Ama ayrılmayı isteriz. Çünkü bu adanın geliri İtalya’nın fert başına gelirinden çok daha yüksek.
Paramızı kendi adamız için kullanmayı yeğleriz.”
Sardunyalı şoförle o konuşmamızın üzerinden bunca yıl geçti, Ada, hâlâ İtalya’ya bağlı.
HAFTA sonu Meltem Vural’ın “Şu Dağın ardı İran” adlı kitabını okudum. (*)
İran’a bir diş doktorunun yeni evli eşi olarak giden Meltem Vural, orada geçen 2 yılını anlatıyor...
“Kızım Olmadan Asla” adlı kitabın yazarı Betty Mahmudi kadar olmasa da çok çekmiş.
Kitabı “Türkiye İran olur mu?” tartışmaları üzerine kaleme aldığını yazıyor.
İlgimi çeken birkaç anlatımı şöyle:
Kadınların başlarını örtme zorunluluğu şahın kaçması ve Humeyni devriminden hemen sonra uygulamaya konulmamış.
Birinci yılın sonunda daha çok nispeten gelir düzeyi düşük yörelerde başörtüsü mahalle baskısıyla dayatılmış.
İkinci yıl sadece otomobil kullanırken kadınların başları açık olabiliyormuş.
Üçüncü yıl, tüm ülkede başörtü yasağı uygulanır olmuş.
Gene de özellikle Tahran’ın kuzeyindeki zengin bölgelerde daha bir süre kadınlar başları açık gezebiliyorlarmış. Sonra onlar da kapanmışlar.
Daha pek çok ilginç İran izlenimini okumakta yarar var.
.......................
(*) Meltem Vural/Şu Dağın Ardı İran/Cumhuriyet Kitapları.
Kendi tecrübelerinden yararlananlar akıllıdır. Başkalarının tecrübelerinden de yararlananlar daha akıllıdır.