Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AVUÇ kadar kalmış Berkin için Sezen Aksu’nun satırlarındaki her harf yüreğime kor parçaları gibi düştü.
Yaktı...
..............................
Berkin’e...
Soğuk-kanlılığını, muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan bir vicdan tutulması Berkin’i de aldı... Küçücük Berkin’i. Gülüşünü, çocukluğunu, gençliğini, hayallerini, hayata katacağı artıları, değerleri...
Berkin, oğulcuğum, güzel çocuğum... Kavrulan kalbim, sızlayan ciğerim...
Akılla açıklamam mümkün değil, sadece hissim o ki senin kaybının yarattığı dönüştürücü güç, biz yaşayanlara hiç nasip olamayacak belki de...
Bizi duyduğuna inanarak söylüyorum, sen de senden önce giden abilerine söyle; iyi ve namuslu insanlar var bu dünyada, hem de çok! Ve kazanacaklar sonunda; bilmiyorum nasıl, ne zaman ama illa ki...
Hayat ileriye akar. Bazen 16 kilogramlık bir çocuk bedeninin üzerinden yükselerek, yeniden anlamlanır.
Görüyorsun değil mi, sen bizi birleştiriyorsun şu anda...
Sezen Aksu
..............................
Türkiye’nin her yerinde 10 binlerin meydanlara, caddelere “neden” sel gibi aktığının da anlatımıdır.
İyi ve namuslu insanların “var olduğunun” sımsıcak yüreklerle mührüdür.
Berkin bir simge.
Kirlenmelere, haksızlıklara, adaletsizliklere, dayatmalara, kibre, hoyratlığa, ötekileştirmeye karşı birikintilerin taşmasıdır.
Berkin için bir araya gelen insanların içinde Alevisi, Sünnisi, Ateisti, başı açığı, kapalısı, Hıristiyanı, Musevisi, Türkü, Kürdü ile toplumun bütün katmanları, renkleri, desenleri var.
Sezen’in “görüyorsun değil mi, sen bizi birleştiriyorsun şu anda” satırı da bu güzel harmanı anlatmıyor mu?
..............................
Elbette...
Bu güzel harman içine sızarak anlamlı “dışa vurumu” enfekte etmeye, hatta zehirlemeye çalışanlar da var.
Şiddet kullanmaya, yakıp yıkmaya kalkışanlar onaylanamaz.
Ancak...
Onların vandallıklarının dahi hareketin insanlık değerlerini sahiplenen ve yücelten mayasını bozamayacağı bilinmelidir.
Sistematik baskı bir noktadan sonra kendi serptiği “korku duvarının” aşıldığını, yıkılışının nedeni olur.
Seçilmiş iktidarlar sadece kendisini seçenlerin değil seçmeyenlerin de, sandığa gitmemiş olanların bile iktidarı olmalıdır.
Yarım yüzyılı geçen gazetecilik yıllarımdan sonra bu gidişin iyi olmadığını hislerim bana dikte ediyor.
İktidarın yaklaşan seçimler nedeniyle daha da gerginleşmekte olan ortama sandık kaygılarının üstüne çıkarak doğru teşhis koyması ve tansiyonu aşağıya çekecek politikalara -gecikmeden- geçiş yapması gerekiyor.
Demokrasinin, adaletin bütün kurumları ve kurallarıyla yeniden işleyeceği bir Türkiye’nin özlemine cevap verilmeli.
..............................
Elimde iki “tespit” var.
Birincisine göre Türkiye ekonomisi başta Brezilya ve Hindistan olmak üzere “kırılgan 5 ülkeden” ayrılmış bulunuyor.
Bütçesi fazlalık vermiş, dış borçları büyük ama kamu borçları küçük.
Dalgalı kur sistemi nedeniyle de değişimlere, örneğin ABD’nin para musluklarını kısmasına esnek.
2014 Ocak ve Şubat’ında sanayi üretimi ve ihracatı artmış.
İkinci tespit ise siyasi.
AB İlerleme Raporu’nda sert eleştiriler var.
Yolsuzluk soruşturmalarında görevli savcı ve emniyet yetkililerinin görevden alınması “bağımsız yargı temel prensiplerine aykırı” görülüyor.
“Soruşturmaların saygınlığına gölge düştüğü” belirtiliyor.
Gezi Parkı olayları, medya özgürlüğü bağlamında “oto-sansür” ve bazı gazetecilerin işten çıkarılmaları için “endişe verici” vurgusu yapılıyor.
..............................
Yüzde 50 oy alarak 3 dönem üst üste iktidarda olan bir parti için aynı anda birbiriyle ters bu iki durum neden?