Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Kürt realitesini kabul etmeliyiz” dediğinde kıyamet kopmuştu.
Köprülerin altından çok sular aktı. Bakınız “Kürt realitesi” söyleminden “Kürt sorununa” gelindi.
Yani... Tarihin kilometre taşları olan bu söylemlerle “realite (gerçeklik)=sorun” denklemine varılmış oluyor.
Hükümet, “sorununun varlığını” vurgulamakla kalmıyor, geniş platformda “çözüm” arıyor.
“Kürdün adı yok”tan “varlığına odaklı soruna” ve “çözüm” arayışlarına uzanan sürecin adı; “Kürt açılımı...”
Toplum, bugün yadırganan kim bilir neleri, önümüzdeki takvim yapraklarında belki de doğal bulacak...
“Zamanın ruhu” işte budur.
Ama... “Kürt sorunundan” daha büyük olanı “sağduyu” sorunudur.
Aklıselimle, bilgece ve ustaca yönetilecek sürecin olumlu sonuca ulaşma şansı olabilir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Medeni ve büyük bir devletin bu sorunu nasıl çözmesi gerekiyorsa, öyle çözülmeli” söylemi önemlidir.
Büyük ve medeni devletin kompleksi olmaz.
Büyük ve medeni devlet, spontane rüzgârlar ve dıştan esintiler önünde savrulmaz, tarihi kendi yapar.
“Kürt açılımı” dosyasının içeriği henüz doldurulmuş değil.
Bu, Türkiye’nin şansıdır.
Çözümün yol haritası beyaz ve temiz sayfalarda büyük ve medeni devletin özgüveniyle çizilir.
Artık kimse daha fazla kan akmasını istemiyor.
Ama... Hiç kimse de büyük ve medeni devletin kendini kanatacak harakiri yapmasını beklememeli.
Makulü normalde aramak ve bulmak için hepimiz sağduyulu ve katılımcı olmalıyız.
Kürt sorunu çözülmeli ama bir Türkiye sorunu üreterek değil.

Haberin Devamı

Sıfır kompleks

KÜRT REFERANDUMU
KÜRT açılımı için dosyanın ilk sayfasına “REFERANDUM” yazılması önerileri var.
Yani...
Önce Kürtlere “Ayrılmak mı istiyorsunuz, yoksa Türkiye sınırları içinde kalmak mı?” sorusunu konu alan bir halkoylaması yapılması...
“Çok büyük çoğunluğun Türkiye sınırları içinde kalmayı isteyeceği” genel kanıdır.
“Böyle bir sonucun rüzgârını arkasına alarak çözüme gitmek, Kürt marjinallerini geriletir, köşeye sıkıştırır” diye düşünülüyor.
Bu amacı gütmeyen ve salt demokrasi kaygılarıyla “referandum” isteyenler de var.
Ancak... Sadece Kürtlerin oy kullanacağı bir referandum, teknik olarak mümkün değil.
Kimin Kürt olduğu nasıl bilinecek?..
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün soyadına bakınız, bu bile konunun nasıl da zorlu olduğunu gösterir.
Kaldı ki, Kürt ve Türk ana-babadan olmuş evlatlar ve torunlar nereye konacak?
Tüm Türkiye ulusu oy kullanacaksa, elbette çok çok çok büyük çoğunluğun “hayır” oyu kullanacağı açıktır.

Çözmez, ateşler
ÖTE yandan... Tüm bu sakıncaların ötesinde böyle bir referandumun kampanya sürecini düşünün... Miting meydanlarını, orada atılacak sloganları, provokasyonları, çıkacak kavgaları, ayrılıkçı psikolojinin tetikleyeceği fay kırılmalarını düşünün.
Değil “çözüm üretmek”, tam tersine, “Çözümün önü tıkanır. Çözüme uzanan yollar çöker.”
Referandum için gerçek bir entelektüel olan merhum Büyükelçi Gündüz Aktan dostumuz “Referandum 1 kez yapılır. O da Lozan sürecinde yapılmıştır diyebiliriz” görüşündeydi.
Biz bu toprakları beraber ve omuz omuza savunduk. Modern Türkiye’yi kurduk.
Zaman içinde, Kürt kardeşlerimizin mağduriyetleri, kör gözlerin bile görebileceği acı gerçeklere dönüşmüştür.
Şimdi zamanın ruhu, aynı coğrafyada, aynı devlet çatısı altında, eşit anayasal vatandaşlar olarak bir ve bütün halinde yaşamanın koşullarını oluşturmayı gerektiriyor.
Büyük ve medeni bir devletin böyle bir sorunu nasıl çözmesi gerekiyorsa onun gereklerinin yerine getirilmesi zamanıdır.

Haberin Devamı

APO: TÜRKİYE’DEN KOPMAYIZ
YILLAR önce Bekaa Vadisi’nde konuştuğum Abdullah Öcalan şöyle diyordu:
“Türkiye’den kopmam, ayrılmam.
Türkiye bizi itse bile asılırım.
Türkiye’den ayrılmayız.”
Yıllar içinde Abdullah Öcalan’ın görüşleri değişmiş olabilir mi?
Sanmıyorum.
Çünkü... “Zamanın ruhunu” oluşturan bütün yeni koşullar “kopmayı-ayrılmayı” değil, “bu ülkenin sınırları içinde eşit anayasal yurttaşlar olarak birlikte yaşamayı dayatıyor.”