SİYASET jargonuna “şık” sözcüğünü kazandıran isim Dışişleri’nin en iyi bakanlarından olan merhum İhsan Sabri Çağlayangil’dir.
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den dinlemiştim.
Demirel, göğüs cebinde küçük ebatlı bir Anayasa taşırdı.
Anayasa’yı uzun süre cebinde bulundurduğu “mühendis cetveli” gibi kullanırdı.
Hesap yaparcasına, siyasette de Anayasa’ya uygun mu, değil mi diye bakarak karar verirdi.
Bir defasında önemli bir karara varmak üzereyken Çağlayangil’e danışmış.
“Hukuka uygun ama gene de içim tam rahat değil. Siz ne düşünürsünüz İhsan Sabri Bey” diye sormuş.
Çağlayangil, “haklısınız beyefendi kararınızın hukuka mugayir (aykırı) tarafı yok ama -şık- olmaz” cevabını vermiş.
Demirel de “şık olmayan” kararından vazgeçmiş.
Sonraları Başbakanlığı dönemlerinde Demirel bu “şık değil, şık olmaz” söylemlerini çok defa kullandı.
Bu söylem siyaset jargonuna yerleşti.
........................
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ün Çankaya Köşkü’nde verdikleri veda davetinde gazetecilere dile getirdikleri bazı kırgınlıklar, “şık değil” söylemine bir kez daha çağrışım yapıyor.
Gül’leri kıran bazı uygulamalar “hukuka uygun” ama sanıyorum “şık” değil.
Bunlardan birine hepimiz tanık olduk.
“Cumhurbaşkanının iki kez üst üste seçilemeyeceğini” düzenleyen yasa çıktığında Abdullah Gül’ün kendini “yaralanmış hissettiği” dolaylı olarak kamuoyuyla paylaşılmıştı.
“Gül’ün böyle bir yasaya hiç gerek olmadığını zaten Erdoğan Çankaya’ya çıkmak istiyorsa engel teşkil etmeyeceğinin açık olduğunu” yakın çevresine söylemişti.
Gerçi bu yasa Anayasa Mahkemesi’nden, “Abdullah Gül’ün aday olabileceği” şekilde geri dönmüştü ama bugüne uzanan bir değerlendirme yapılırsa şöyle bir not düşülebilir:
“Gül o zamanki sözlerinin bugün de arkasında durduğunu, ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilmek için adaylığını koymaya hukuken hakkı olduğu halde bunu yapmayarak, gösterdi. Sessizce İstanbul’a çekiliyor.”
Hem bu “hal dilinin” hem “Ak Parti’nin yeni Genel Başkanı ve Başbakan olacak Ahmet Davutoğlu için değerlidir, başarılı olacağını umuyorum, destekleyeceğim” sözleri için kimse “şık değil” diyemez.
Bu köşede çok kez yazdığım gibi “Kimsenin hanımefendisi için konuşmam, konuşmamayı ve yazmamayı -birkaç istisna dışında- tercih ederim.”
O nedenle “Çankaya’daki veda davetinde Hayrünnisa Gül’e odaklı tartışmalara girmem.”
Abdullah Gül 7 yılın sonunda Çankaya perdesini “vakarla” kapatıyor.
GAZETECİ
IŞİD bir TV gazetecisini infaz etti.
Gazetecinin kafasının kesilişini gösteren video dehşet verici.
Gazeteci ister siyaset ister savaş olsun olayın içinde dünyanın gözüdür, kulağıdır.
Tarihin tanığıdır.
“Dokunulmazlığı” olması gerekir.
Gazetecinin annesi internet ortamında oğlunun ölümünden sonra insani değerler çıtası çok yükseklerde bir açıklama yaptı.
“Hiç değilse elinizde bulunan diğer gazetecileri öldürmeyin... Rica ediyorum...”
Savaşan hangi taraf olursa olsun -eğer davasında haklı olduğuna inanıyorsa- bunu kamuoyuna duyuracağı tanıklar gazetecilerdir.
Özgür ve demokrat gazeteciler.
“IŞİD’in de bu gerçeği görebilmesi ve başı kesilerek öldürülen oğlun annesinden gelen çağrıya kulak vermesi gerekir.”
Gazeteci “savaşın tarafı” değildir.
Gazeteci olayların zihniyetler coğrafyasında “yeşil hat” olarak algılanmalıdır.
