HABERCİ, sunucu, yazar Metin Uca, Sıla’nın “Odam Kireçtir Benim” şarkısına Oktay Rıfat Horozcu’nun “Sen ve Başkaları” adlı şiiriyle yanıt verdi.
“Bir sen yürürsün sokakta, yürürken/ Oturursun koltuğa, oturunca/ Su, bir senin bardağında en çok su/ Bir senin kolların bileziklidir / Bir senin ağzın dudaklı ve sıcak/ Bir sen memelisin, ince bellisin/ Başkaları gitmiş olur, gidince/ Bir sen yakınsın, uzakta kalınca...”
Sıla ikinci albümü İMZA’nın CD’sinin, daha çıkmadan internete düşmesine çok şaşırıyor.
Acaba albümü dinlemeye mi takıldı?
Sıla “İkinci albümle görsel tarafımı da ortaya koymak istedim” diyor. Saç rengini, giyimini tamamen değiştirmiş.
Sıla, gene gizemli, buğulu, derin ve güzel söyledi.
İzmirli Sıla’yı koklayan Metin Uca, Cahit Külebi’nin “İzmir’in denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız hem deniz kokar” söylemini, bu deniz kokusunu alarak doğruladı.
Metin Uca’yı koklayan Sıla ise, “maydanoz” kokusunu hissetti.
Mizahla muhalefet yapan Metin Uca’nın habere alternatif programı “Maydanoz”, siyasetin ağır havasından sıyrılmak için güzel bir seçim.
Şeffaf Oda’da Metin Uca, Ege ve Akdeniz sahilleri seçmenlerinin balık yedikleri ve fosfor nedeniyle akıllarının başlarında olduğunu söyleyen bir mizah yaptı ama bunu elbette sanatçının mizahı olarak görmek gerekir. Tüm yurttaşlarımız için aynı saygıyı duyuyoruz.
S. ERGİN’DEN MALKOVICH’E KAHVE FALI
JOHN Malkovich, bulunduğu ülkelerin yerel kültürüyle ilgili... Açık bırakılmış bir ses alma aygıtı gibi sürekli kaydediyor.
Beraber yemek yediğimiz saatlerde sorular sorulurken, o da sakin bir ses tonu ve kısa cümlelerle karşı sorular soruyordu.
Kahveler geldiğinde gülümseyerek düşük volümlü bir ses tonuyla fal kültürü üzerine sorular sordu.
O dakikalarda inanılması güç ama Sedat Ergin, Meltem Cumbul’un falına bakmaktaydı.
Düşünülebilecek en ilginç fantezilerden biri.
Siyaset ve dış politika analizlerinin içinde yoğrulan Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin tıpkı gitarı ve çellosu gibi gene sürpriz yapıyor.
Nasıl mı?
Onu Sedat Ergin şöyle anlatıyor:
Ben klasik anlamda fal bakmıyorum.
Yani kısmetin açılacak ya da sana yol gözüktü gibi tahminlerin aktarıldığı bir fal değil benimkisi. Fincandaki telveye bakıp belli bir zihinsel konsantrasyon sağladığımda, karşımda bazı şekiller beliriyor, imajlar çıkıyor. Bunları paylaşıyorum kahveyi içen kişiyle. Bu görüntüleri, sembolleri, kendi hayatıyla nasıl ilişkilendireceği onun işi. Falı sonuçlandırmak ve yorumlamak falı bakılan kişiye kalıyor. Burada tabii çok korkutucu şekillerle de karşılaşabiliyorsunuz... Bunları açıklıkla paylaşmak lazım. O akşam da ben masada Meltem Cumbul’un bu şekilde falına bakınca, John Malkovich de ilgilendi, “Bana da bakar mısınız?” dedi. Olay bundan ibaret.
Ve burada bir gerilim müziği istiyorum.
Malkovich’in falında ne çıktı?
Sedat Ergin “Bunu benim açıklamam yanlış olur” diyor.
İKİ SERGİ
NEW York’ta Trattoria Dell’arte en sevdiğim mekânlardan biridir. Carnegie Hall’ün tam karşısındadır.
Duvarlarında büyük kadın göğsü, burun, omuz, popo, dudak gibi anatomiden çok, estetik güzellikleri yansıtan heykeller asılıdır. Normal boyutların 8-10 katıdır. İtalyan yemekleri harikadır.
Geride kalan hafta Galeri İlayda’da genç sanatçı Ardan Özmenoğlu’nun Trattoria Dell’arte’yi hatırlatan ama onların çok daha ötesine giden çalışmalarını sergileyen bir açılış vardı.
Galerisine adını veren İlayda Babacan, gene güzel bir seçim yapmış.
Bu sergi görülmeli.
(Hüsrev Gerede Cd. No:37. Teşvikiye.)
Kavşak
GALERİ Eskonsept’te de bir başka sergi açılışı... Sanat galerisi sahibi iki yakın arkadaşın birbirinden habersiz aynı gün sergi açılışı daveti ilginçti.
Birinden çıkıp diğerine gidenlerin yanı sıra, ikisinin arasında “zikzak” yapanlar da çoktu.
İki davet de, iki galerideki sanatçılar da güzeldi.
Eskonsept’in yeni adresinde bu galeri, Suat Akdemir’in son iki yıllık çalışmalarını derlemiş.
Akdemir, 4 Mart’ta Sothebys Londra’da düzenlenen Çağdaş Türk Sanatı müzayedesinde “yüksek” sayılabilecek bir bedelle resmi satılan bir sanatçı.
Sothebys’deki “Çağdaş Türk Sanatı Müzayedesi” için İngiliz basını “yükselen piyasa” yorumunu yaptı.
Sanatçının 2002’de bisikletle gerçekleştirdiği 6 bin kilometrelik yolculukta çektiği 4 bin kare fotoğraftan seçmelerle, konstrüksiyon heykeli ve son dönem “otoportre” çalışmaları dikkat çekici.
(Şakayık Sk. Aylin Apt. No: 75 D:2 Teşvikiye)