Bir mucize olur. Sevilmeyen ve artık kullanımdan kalkmak üzere olan “zenci” söylemi yerine “siyah” diyelim.
“Siyah adam” Tanrı’yla konuşmaktadır:
“- Tanrım, derim neden böyle simsiyah?”
Cevap, “Çünkü Afrika’nın kızgın güneşinden seni ancak bu siyah deri koruyabilir” olur.
Bir soru daha:
“- Tanrım, benim saçlarım neden böyle kısacık, kıvırcık? Neden hiç uzamıyor?”
Tanrı cevap verir:
“- Avlanırken, vahşi hayvanlardan kaçarken saçlarının ağaç dallarına takılmaması için.”
Sorular ve cevaplar sürer...
“- Tanrım, benim bacaklarım neden böyle uzun?”
“- Gene aynı sebeple. Avlanırken de, kaçarken de süratli koşabilmen için bacaklarını uzun yarattım.”
“- Peki burun deliklerim neden böyle geniş?”
“- Avlarının ve tehlikenin kokusunu alabilmekte zorlanmaman için.”
“Tanrım, öyleyse beni neden Afrika’da değil de Amerika’da dünyaya getirdin?”........................
Ve “siyah adam”ın son sorusu:
“-Tanrım, öyleyse beni neden Afrika’da değil de Amerika’da dünyaya getirdin?”
.......................
Tanrı’nın cevabı herhalde bugün veriliyor:
“-ABD’ye başkan olman için... Amerika’yı ve dünyayı değiştirmen için.”
DERSİMİZ DEMOKRASİ
Seçimlerden birkaç gün önce Obama’yı TV programında izledim.
Sorulardan biri McCain’i iğneler nitelikteydi.
Obama’nın cevabı şöyle oldu:
“Mr. McCain bir kahramandır. Amerika için savaşmıştır. Başkan seçilirsem, bazı alanlarda beraber çalışmak isterim. Bundan şeref duyarım.”
Bu cevaptan etkilenmemek mümkün değil. Türkiye’deki siyasetçiler de Obama’nın rakibi için bu değerlendirmesini ve yaklaşımını bir “demokrasi dersi” olarak algılamalı.
Seçim sonuçları açıklandıktan sonra McCain’in konuşması da demokrasi bilincini yansıtıyor:
“Seçim sonuçları açıklanıncaya kadar Obama rakibimdi. Şimdi o artık benim rakibim değil başkanımdır. Bütün Amerika ulusu, onun etrafında kenetlenmeliyiz....”
Gerek Obama’nın, gerek McCain’in başkan adaylıkları açıklandığında, “Yerkürenin süper büyüğünün Beyaz Ev -Beyaz Saray deyimini kullanmıyorum- için bulabildiği bunlar mı?” diye dudak bükenler, herhalde şimdi farklı düşünüyor olmalılar.
Gene başkanlık seçimleri öncesine dönelim.
Daha bir yıl öncesi başkan seçileceğine neredeyse “banko” oynanan Hillary Clinton, Obama karşısında yenilgiye uğradı ve o andan itibaren eşi Bill Clinton ile birlikte bu siyahi Demokrat başkan adayının yürekten destekçisi oldu.
Rengim, ABD bayrağının renkleri
Programa dönelim: Obama’ya soruldu: “Babanız siyah, anneniz ise beyaz... Başkan seçildiğinizi farz edin, kendinizi hangi renge daha yakın hissedeceksiniz?”
Buram buram ırkçılık kokan bu soruyu gülümseyerek serinkanlı cevapladı:
“Amerikan bayrağı renklerinde hissedeceğim...”
Devlet deneyimi yok ama devlet felsefesi zengin. Dünyanın artık “değişim” beklediğinin bilincinde.
Amerika’da yakın zamanlara kadar düşünülmesi bir yana, hayal bile edilemeyen devrimi gerçekleştirdi. Amerikan halkına “siyah” bir başkan seçtirdi.
Amerika’da ve dünyada değişimi, böylesi bir devrimle çağ açan bir lider yapabilir. Bu potansiyel, yerkürenin yürek atışı gibi hissediliyor.
Martin Luther King’in “Bir rüyam var” diyerek yıllar önce düşlediği “siyah” başkan seçimiyle birlikte, artık diğer bütün “olmaz” diye “önyargılarla” bakılan demokratik devrim gündemindeki maddeler, domino etkisiyle birbiri ardına hayata geçebilir.
Gerçi devletler uçak gemileri gibidir, kolay kolay manevra yapamazlar ama bu “rota değiştiremez” demek değildir.
Beklenti, Obama ile birlikte ABD ve dünya rotasının değişeceğidir.