Birinci aday, hoş bir kadın senatör...
Üniversitedeyken kızlar kulübüne üye olabilmek için "ardarda bir dizi erkek öğrenciyle sevişmek" sınavından geçmiş.
En iyi arkadaşının kocasını ayartıp sonra da evlenmiş...
Adaylığı sorgulanırken "özel yaşamını konuşmayacağını" söyleyerek
kendini savunmayı reddediyor.
"Bunlar bir erkek tarafından yapılsaydı aynı tepkiyi gösterir miydiniz?" sorusuyla yetiniyor.
İkinci aday, sevilen ve saygı duyulan bir eyalet valisi.
Vietnam'da ve Çöl Fırtanası Harekatı'nda çarpışmış...
Kahramanlık madalyasıyla ödüllendirilmiş...
Balık avlarken, köprüden uçan bir araba tam yanında sulara gömüldüğünde hiç duraksamadan denize dalıyor...
Yaşamını yitirmek pahasına birkaç kez daha suyun diplerine dalmayı sürdürüyor.
Arabadaki genç kadını kurtarmaya çalışıyor.
Ama başarılı olamıyor.
Bu olayla "ulusal simge" haline geliyor.
Medya ve halk yığınları, artık onun arkasında.
...............
ABD Başkan Yardımcılığı görevine seçilmek için yukarıdaki satırlarla anlatılan iki aday vardır.
Acaba hangisi?
Özellikle ABD toplumu için herhalde ikincisi...
Ama... Ya arabayla uçan genç kadın vali tarafından, popüleritesini arttırmak amacıyla "seni kesinlikle kurtarırım" güvencesi verilerek ve bol parayla konu mankeni olarak kandırılmışsa!..
Kadın senatör ise iddiaların tersine, kızlar kulübüne kabul edilmek için, değil bir dizi erkekle... Tek biriyle bile sevişmemiş, elbisesini dahi çıkarmamışsa!..
Medyadaki sevişme fotoğrafları düzmeceyse!..
Kadın senatör, iddiaları sadece ilkelerine aykırı bularak yalanlamıyorsa!..
En yakın arkadaşının eşiyle evlenmesini ise "aşık olmak, irademiz dışında insanlık refleksidir. Arkadaşımı asla üzmek istemezdim. Ondan özür diliyorum" diye açıklıyorsa!..
..............
Aslında Hollywood çıtasını pek fazla yükseltmese de Oskar adayı Zirve Mücedelesi adlı filmin konusu ilginçti.
Sonucu tahmin ediyorsunuz herhalde...
Kadın senatör kazanıyor.
Ufku biraz zorlarsak... Filmin, deri değişimi sancıları içindeki Türkiye'ye bir mesajı olabilir.
Türkiye'de de bunalımlar, operasyonlar, hesaplaşmalar, bilek güreşleri aslında birer görüntü.
Asıl büyük çatışma, bir süredir ertelenen son hesaplaşmayı işaret ediyor.
"Temiz" ile "kirli"nin çatışması...
"Statükonun direnişi" ile "artık böyle gitmez" başkaldırısının vuruşması...
"Çizilen imajlar" ile "gerçekler" arasındaki farklılıkların ve sicillerin sapır sapır ortaya dökülmeye başlamış bulunması.
Siyaset hesapları, varolan görüntülere bakarak yapılmamalı.
Daha 1 ay öncesine kadar adını Türkiye'de en fazla birkaç yüz kişinin bildiği Kemal Derviş'in gelecekteki - olası - "liderliğinden" söz edilmekte.
Belki başka taze isimler de ortaya çıkacak.
Daha 2 yıl öncesine kadar Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak yılda bir kez sesi duyulan Sezer, şimdilerde en geniş halk desteğine sahip.
Ve...
Türkiye'de de şu tercihlerin doğrultusuna bakıldığında, son hesaplaşmada değişimin yönü apaçık görülüyor.
"Sular sarardı... yüzün (yüzler) perde perde solmakta.
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta.
Ahmet Haşim"