Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

30 Mart “son” değil “başlangıç...”
Önümüzde çok daha “önemli” iki seçim daha var.
Ve...
Bir sürü olasılık...
30 Mart’ın “başlangıç” olarak önümüzdeki iki seçim için “işareti” Erdoğan’ın siyasete nasıl devam edeceğidir.
...........................
* Seçim öncesinde “AK Parti’nin yüzde 45’e yakın oy alması halinde Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olabileceği” konuşuluyordu.
Ak Parti kurmayları için yüzde 45 “eşikti.”
30 Mart sonuçları o eşiğin aşıldığını ortaya koydu.
* Yüzde 45 eşiğinden sıçrayarak Erdoğan birinci turda yüzde 50’nin üzerine çıkarak Çankaya’ya çıkabilir mi?
Bu mümkün olmasa bile ikinci turda “şansı yok” denemez.
Her şeyden önce “karşısındaki adayın kim olacağı” da sonucu belirler.
CHP, Ankara’da oynadığı “Mansur Yavaş” benzeri bir kartı masaya sürerse, yani sağın ve milliyetçilerin de oylarını alabilecek bir aday çıkartabilirse Erdoğan’ı çok zorlar.
* Erdoğan böyle bir riski alır mı?
Yoksa...
Tüzükte bir değişiklik yaparak AK Parti’nin başında kalır, partiyi genel seçime kendi liderliğinde mi götürür?
Bir dönem daha Başbakan olarak kalmak ve Çankaya’yı 2019’a ötelemek de bir seçenek.
* Abdullah Gül, cumhurbaşkanı adayı olursa, kamuoyu araştırmalarına göre şimdiden birinci turda seçilecek potansiyele sahip görünüyor.
AK Partili çizgiyi sürdürmesine karşın gene de diğer partilerin seçmenleriyle arasında kutuplaşma yok.
Gezi, 17 Aralık, twitter, YouTube süreçlerde ılımlı tavrı, diğer partilerin seçmenleri için Erdoğan’a göre onu nispeten tercih edilir konumda tutuyor.
Fakat...
Erdoğan “Çankaya’yı istediği takdirde” Gül’ün karşı çıkması olasılığı “yok” denecek kadar az.
* Bu takdirde Abdullah Gül’ün AK Parti’nin başına geçmesi ve sonrasında başbakan olması genel beklenti.
Ancak...
30 Mart da gösterdi ki AK Parti’nin karizması Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Seçim kampanyasını neredeyse tek başına götürdü.
Hatta...
Çaktırmadan yalnız bırakıldı.
Erdoğan, cumhurbaşkanı seçimini hedeflerse, büyük olasılıkla genel seçimlerle sandıkları aynı gün kurar.
Böylece kendisi Çankaya’ya çıktığında dayanacağı AK Parti’nin tek başına iktidarda olacağı bir büyük grubu Meclis’e getirmeyi amaçlar.
Ayrıca...
Sandıkları birleştirirse AK Parti grubunun milletvekillerini, seçim listelerinde kendisi belirlemiş olacaktır.
“Aidiyet” faktörü!..
* Abdullah Gül parti başkanı olarak milletvekili seçildikten sonra başbakanlık yapacağı grubu kendisi tarafından belirlemek istemez mi?
Bunun sorun olacağını sanmıyorum.
Erdoğan’la birlikte listeleri yapıp hem cumhurbaşkanı hem genel seçim sandıklarını bir arada kurmak daha güvencelidir.
* Böyle bile olsa Türkiye’de ilk kez cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiş olacak.
Anayasa’ya göre zaten hayli yüksek yetki donanımlı olan cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmeyi de üstüne koyacaktır.
Tarhan Erdem’e göre “bu Anayasa’yla Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın sürtüşmesi kaçınılmazdır. Yeni Anayasa şarttır.”
* İşte burada “3’üncü kez sandıkların kurulması” olasılığı ufukta görünebilir.
Erdoğan’ın “başkanlık sistemi” sabit fikrinin nüksetmesi... Halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı ile halk tarafından seçilmiş iktidarın başbakanı arasında “birlikte yönetişimin düzenlenmesi...”
Ya da Türkiye’nin zaten ihtiyacı olan “yeni Anayasa” için düğmeye basılabilir.
Eğer, AK Parti seçimlerden 337’nin üzerinde milletvekili çıkarmışsa veya parlamentodan destek bulabilirse; örneğin BDP desteğiyle yeni Anayasa’yı Meclis’ten geçirip referanduma götürebilir.
.........................
İşte 30 Mart’ta depar alan sandıklar arası “slalom..”