SEÇİMLERİN bu kez medyumu Adil Gür. AKP nerede hata yaptı?
29 Mart seçimlerinin galiplerinden biri olan A&G araştırmanın başkanı Adil Gür’ün sandık analizi önemli.
CHP oylarında 3 puan yanılgının dışında tüm öngörüleri tuttu.
Adil Gür’le Doğan Medya ve TV Center girişini ısıtan ilkbahar güneşi altında keyifli bir söyleşi yaptık.
Haklı olarak mutluydu.
Telefonu sık sık çalıyordu.
En hoşu, seçim öncesi Adil Gür’ün tahminlerine karşı çıkan, “AKP’nin çok daha yüksek oy alacağını” iddia ederek, “Siz haklı çıkarsanız, özür dilemeyi de bilirim” diyen AKP’ye yakın köşe yazarlarından birinin aramasıydı.
“Haklı çıktınız... Sözümü tutuyorum ve söz verdiğim gibi özür diliyorum” mesajıydı.
3 neden
ADİL Gür’e göre AKP’nin kaybında “3 ana neden” aranmalı. Diğer sayılabilecek nedenler bunların dalları...
1- Küresel ekonomik kriz ve AKP’nin bu krizi yeterince algılayamayışı.
2- Adaylarda hata.
3- SP, DTP ve MHP’de yükseliş...
AKP’nin kaybettiği puanları bu 3 parti paylaştı.
Bunları açayım...
Küresel ekonomik krizi tam okuyamamanın ötesinde AKP, hatayı daha da öteye taşıdı.
Seçim öncesi ciddi önlemler almak bir yana “Bize dokunmaz, teğet geçer” söylemiyle halkı “kendini aldatılmış” hissetmek psikolojisine itti.
Kredi kartı mağdurlarından kepenk kapatan esnafa, kapı önüne konan işçiye, hatta beyaz yakalılara kadar tüm “kriz” tokadı yiyenler, “keriz” sendromuna girdiler.
Merhum Menderes “Odunu aday göstersem, seçtiririm” havalarına girmişti.
AKP’nin ise “Ceketi aday göstersek gene seçtiririz” söylemiyle burnu Kafdağı’ndaydı.
Örneğin Şanlıurfa ya da Adana...
DTP ve MHP’nin önlenemez yükselişlerini AKP kesemezdi.
SP ise anlamlı.
Cami avlularında siyasete artık SP ipotek koyacak gibi görünüyor.
Bundan sonrası Orta Anadolu ve hatta tarikatların dayanışmasıyla DTP karşısında ağ oluşturan oyların SP’ye kayışı olabilir.
Aslında AKP hâlâ ardından gelen partilerin toplamı kadar oy ve belediye kazandı.
Bunu teslim etmek gerek.
Ancak... Böyle bir manzarada dahi öne geçen gerçek, AKP’de inişin başladığı ve ivme kazanmakta olduğudur.
Halk, “Van minıts” dedi.
Önümüzdeki seçimlerde “Bi daha da gelmem” dedirtebilir.
Medya faktörü
ADİL Gür’ün açıkladığı bu “3 ana neden” arasında “medya etkisi” yok.
Oysa...
Başbakan Erdoğan ve AKP’nin kurmaylarına göre bir grup medya ile de seçim mücadelesi yapmak zorunda kalmışlardı.
Üzerine damga vurulan seçim pusulalarında “MEDYA” diye bir parti yok.
Ama... Doğruları da, eğrileri de çarpıtmadan “yandaş aynalar tutmadan” yansıtan medyanın elbette bir etki katsayısı var.
Hele o medya için iktidar “boykot” çağrısı yapmışsa, bu etki katsayısı yükselir.
GAZETELER ASILIR
MARTIN Walker “Basının Gücü (Power of The Press)” adlı kitabında şöyle yazar:
“.................... Ne de olsa, gazeteler çıktıkları her sabah asılmaya hazırdırlar; gurur duyduğunuz bir geleneğe bağlı kalmak nedeniyle asılmak tercih edilebilir.”
Kelimenin yüzeysel anlatımıyla gazetelerin kiosklarda her sabah “asıldıkları” mesajını veren bu satırlar aslında harika bir metafordur.
“Gazetelerin ve onları hazırlayan gazetecilerin her sabah infaza hazır olduklarını ve gazeteciliğin temel ilkelerine sımsıkı bağlı kalarak yayım yapmayı tercih etmenin göze alınan riskini” anlatır.
Seçimlerden önce Başbakan Erdoğan, “gazetelerin her sabah asıldığı bilincindeki” gazeteler için “29 Mart’ta manşeti halk atacak” demişti.
29 Mart’ta manşeti gerçekten halk attı.
Başbakan Erdoğan’ın ve AKP’nin pek de hoşlanmayacağı bir manşet oldu.
30 Mart tarihli Milliyet’teki iki kelime bunu yansıtıyordu:
“Seçmenin manşeti...”