Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Adamın biri eşinin kendini aldattığından şüphelidir. Dedektif tutarak izlettirir. Birkaç gün sonra dedektif, kocanın karşısındadır.
Gözlemlerini anlatır.
Eşiniz, sabah telefonda bir erkekle öğleyin buluşmak üzere sözleşti. İşte dinleme bandı.
Eşiniz 12.00’de o beyle buluştu. İşte fotoğraf.
Birlikte yemek yediler. El ele oturdular. İşte fotoğraf.
Sonra erkeğin otomobiliyle, bir eve gittiler. Birlikte eve girerlerken kol kolaydılar. İşte fotoğrafları.
İçeride birbirlerine sarıldılar. İşte fotoğrafı.
Sonra eşiniz perdeyi kapattı, içeride olanları göremedim..."
Adam üzüntüyle bir iç geçirir. "Ben de kaç kez takip ettim... Her defasında böyle oluyor" der... "Ben de bir türlü aldattığından emin olamıyorum."
Irak için Powell’ın Güvenlik Konseyi’ne sunduğu fotoğraflar, ses bantları "kanıt" mı sorusu bağlamında, diplomasi kulislerinde bu hikâye anlatılıyor.
Bir de "perde kapandıktan sonra içeride olanlar" için olayı, hukuk merceklerinden görelim.

ABD ve Avrupa hukuk sistemleri arasında fark var.
Hikâyedeki koca, Avrupa hukuk anlayışında.
Fransızların "flagrant delit" dedikleri "suçüstü" halinin kanıtlarını istiyor.
Özellikle Fransa, böyle kesin kanıtlar için ısrarlı.
Yani Irak’ın, yeraltındaki gizli kimyasal ve biyolojik silah üretim tesisleri basılmış, zabıt tutulmuş, yeri fotoğraflarla saptanmış, kitle imha silahlarını üretenler, itiraflarda bulunup altını imzalamışlar mı?
Bunları istiyor.
Ama böyle suçüstü kanıtları elde edilemiyor.
Çünkü...
Denetçilere karşı, Saddam perdeleri çekmiş.
Barışçı çözüm olasılıklarını perdelerin arkasında becermeyi sürdürüyor.
ABD hukuk sistemi ise "circumstantial evidence" kavramını benimser. Yani... Şartların bir arada sunduğu güçlü emareler, belirtiler...
Örneğin...
Hikâyedeki dedektifin kocaya sunduğu telefon dinleme bandı, fotoğraflar, evde kucaklaşma sonrası perdenin kapatılması. Bunlar aldatılmanın - çok büyük olasılıklı - kanıtı gibi görülür.

Ya perde kapandığı halde içeride, 10 binde bir olasılıkla "aldatma fiili" olmamışsa?
Bunun ispatlama yöntemi adli tıpta var.
Irak dosyası bağlamında, Powell’ın ortaya koyduğu bantlar ve görüntüler "circumstantial evidence" anlayışıyla, "güçlü emareler" olsalar bile, gene de tam yüzde 100 "kanıt" değil.
Peki bu durumda ABD hukuku neyi arar?
1441 sayılı Birleşmiş Milletler kararı da aynı ispat yükümlüğünü, Irak’a vermiş bulunmakta.
Irak’a "BM denetçileriyle işbirliği yap... Kitle imha silahlarını, hammaddelerini, üretim tesislerini yok ettiğini kanıtla" demiş.
Bunun kanıtlama yöntemleri var. Kayıtlar, fotoğraflar, video bantları, uluslararası uzmanların tanık olarak tutanakları vs.
İşte Saddam bunu yapmıyor.
"Siz arayın bulun" diyor.
Oysa burada, ispat külfeti takla atmıştır.
Sadece ABD hukuku değil, BM Güvenlik Konseyi de Saddam’a "kanıt" sunmak zorunluğunu yüklemiş bulunmakta.

14 Şubat’ta BM denetçileri ikinci raporlarını Güvenlik Konseyi’ne sunacak.
Konsey, o raporda büyük olasılıkla yer alacak olan "Irak bizimle işbirliği yapmadı; yardımcı olmadı. 1441 sayılı karar gereği imha kanıtları getirmedi" satırlarıyla birlikte Powell’ın görüntü ve ses bandı "emarelerini" birlikte değerlendirecek.
ABD’ye Irak’ı vurması için yeşil ışık yakacak bir karar alır mı?
Çok zayıf bir olasılık.
Ama...
Kırmızı ışık da yakmayabilir.
O aşamada ABD zaten, daha önceki BM kararının kendisine silahlı müdahale yetkisi verdiği görüşünde.
Hikâyeye dönelim.
Koca "Bu böyle gitmez. Güçlü aldatma emareleri var ama, her defasında perde kapanıyor, fotoğraf çekilemiyor. Aldatma kanıtı oluşmuyor. Kapıyı kırıp girer, bunları yatakta basarım" diyecek.