Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Suriye’yi şu söylemi düşünerek izlemeliyiz:

“Kendi tecrübesinden yararlananlar akıllıdır.

Başkasının tecrübelerinden yararlananlar ise daha akıllıdır.”

Neden “daha” akıllı?

Çünkü...

Suriye örneğine bakarsak, “kendi başımıza aynı şeyler gelmeden” güney komşumuzdaki dramdan dersler çıkarmalıyız.

“Yararlanmak”derken kastettiğim budur.

Yoksa...

Oportünist (fırsatçı) yaklaşımla kendimize fayda yaratmak değil.

“Bu yapılmadı”denilemez ama“fırsatçılıktan fayda üremez.”

Geçelim...

“Dış politika yanlışlarını/ yanılgılarını/ öngörü hatalarını ve sapmalarını olan oldu şimdi ne yapabiliriz, ona bakalım” diyerek geçelim.

Haberin Devamı

Çünkü...

Eğer hatalar zincirinin halkalarını tek tek sayarsak, ta 1 Mart tezkeresine kadar geriye gitmeliyiz.

1 Mart tezkeresi Meclis’te reddedilmeseydi, Türkiye tek kurşun atmadan silahlı kuvvetlerini ABD’nin de açacağı güvenlik şemsiyesiyle Kuzey Irak’a yerleştirmiş olacaktı.

Geride kalan yıllarda ABD’nin stratejik ortağı statüsünü daha da kuvvetlendirdiği gibi, bölgedeki PKK’nın -zamanla- ABD’nin IŞİD’e karşı kara savaşlarında cephe ortağına dönüşmesi de olmayacaktı.

Bu yanlışa daha sonraki yıllarda Esad’ın kolayca düşeceği hatalı teşhisini“yakında” Halep’te “namaz kılma” zihinsel kurgularını da ekleyiniz.

Burada insaf ile zamanın ruhunu da okuyarak yorum yapmak gerekir.

Esad’a karşı tavra Ankara’yı yöneltenin ABD baskısı olduğu -pek dile getirilmese de- bir gerçektir.

Burada yanlışlık, tavrın “abartısıdır.”

Dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkıştır.

Oysa...

Dönüşü olmayan nehre girilse bile bu“tek ayak ıslatılarak” olmalıydı.

Diğer ayak kıyıdaki sağlam zemine basılmalıydı.

Bir süre o ihtiyatlı “beden dili” sürdürülmeliydi.

Gelişmelerin getirebileceği yeni durumlara göre ya sudaki diğer ayak geri çekilirdi ya da tam tersi, karadaki ayak da suya sokulurdu.

Türkiye’nin İsmet Paşa döneminde, II. Dünya Savaşı boyunca Amerika ve müttefiklerine çok daha yakın durmakla birlikte cephede savaş ortağı olmamayı usta diplomasiyle sürdürebilmesi örneğini hatırlatıyorum.

İnönü savaşın son aylarında, artık yenileceği kesinlikle anlaşıldıktan sonra Almanya’ya harp ilan ederek diğer ayağını da suya sokmuştu.

Haberin Devamı

9. Cumhurbaşkanı Demirel’in en zor ve karışık durumları basite indirerek çok açık ifade ettiği söylemini tekrarlayayım:

“Bilmediğin suyun derinliğini iki ayağınla birden ölçme!..”

........................

Evet...

Şimdi önümüze bakma zamanı.

Yaralı bir canlı gibi yığılıp kalmış ve Amerika’sından, Rusya’sına, İran’ına kadar her gücün et parçaları kopardığı Suriye’den çıkaracağımız derslerle“kriz yönetiminden” söz ediyorum.

“Türkiye iç güvenliğini her şeyin önünde tutmalıdır. Toprağının her santimetrekaresinde egemen olmalıdır. Suriye’de de bu paramparça görüntünün mısır patlağı gibi birkaç bölgede küçük çata patalarla başlayan süreçte oluştuğunu göz önünde tutmalıdır.

Ayrıca...

Egemenlik için güvenlik güçlerinin tam etkili olarak görev yapmasının yanı sıra topraklarındaki insanlarını da demokrasinin, eşitliğin bütün nimetleriyle kucaklamalıdır.

Herkes demokrasinin yollarında yürüyerek amaçlarına özgürce yol alabileceğine inanmalı / inandırılmalıdır.

Haberin Devamı

Ait olduğu Batı blokuyla karşılıklı güven psikolojisi içinde kalmalıdır.

‘Bitaraf olanın bertaraf olacağı’ gibi siyasetin insanlık tarihi kadar eski kuralını ıskalamak hatasına düşmemelidir.”