Merhum Turgut Özal, dün, yeni anıt mezarında anıldı.
Anıt mezar, pek sevimli bir deyim değil.
Bu yapıta verilen ad olduğu için aynen kullanıyoruz.
Nazım Hikmet'in mezarı başındaki yürüyen adam yapıtının sanatçıları Vladimir Lemport ve Nikolai Silis ile Moskova'da konuşmuştum.
Gerçi, Yürüyen Adam şiirinin çağrışımını yapıyordu.
Ama...
Gene de sormuştum:
"Neden başka şiirlerinden bir simge değil de, Yürüyen Adam?"
Şöyle açıklamışlardı:
"Çünkü, Nazım sert rüzgarlar önünde eğilen kamışlar gibi değildi.
Yaşamı boyunca dik kalmıştı.
Hatta...
Bütün ömrü boyunca rüzgara karşı yürümüştü."
Gerçekten öyleydi.
Bu saptamanın bir örneği de, Nazım Hikmet ile tanışmalarıydı.
Devrin sanat anlayışı içinde Stalin, modern resim ve heykelleri yasaklamıştı.
Bu iki sanatçı ise "modern" üslupta çalışıyorlardı.
Nazım'ın bir konuşma yapması planlanan gece, o salonda yapıtlarını sergilemek istemişlerdi.
Polis müdahale ederse, o yıllarda büyük prestiji olan Nazım, bunu engelleyecekti.
Ve...
Konuştukları gibi olmuştu.
Nazım, "Stalin Rüzgarı"na karşı da yürümüştü.
Zaten...
Nazım'ın mezar taşını da, bu anıyla başlayan ve ölümüne kadar süren dostluk nedeniyle yapmışlardı.
Dün, tören bittikten sonra halka açıldığı sırada, Özal'ın mezarını ziyaret eden kalabalığın arasındaydım.
Sonra...
Yapıtın müellifi Mimar Yılmaz Sanlı'yı aradım.
Gazetelerde ve televizyonda görüntülerini izlediğiniz yapıtın yorumunu sordum.
Şöyle anlattı:
"Projeyi çizmeye başlamadan önce aileyi dinledim.
Vasiyeti, dört sütun üzerinde yükselen bir küre ve tepesinde alem (yatay hilal) olmasıymış.
Dört sütun, Anavatan kurulurken Özal'ın "birleştirdik" diye açıkladığı, Türkiye'deki dört eğilimin simgesiymiş.
Yani...
AP, CHP, MHP, MSP...
Küre, Özal'ın benimsediği globalleşme, yani küreselleşme sürecini yansıtıyormuş.
Hilal ise İslam...
Bunlar, Merhum Özal'ın bir çeşit vasiyetiymiş."
Yılmaz Sanlı, dört eğilimin yerini çok daha fazla sayıdı eğilimin aldığı görüşünde.
Bu nedenle, gene simgesel olarak dört değil, sekiz sütun çizmiş.
Fakat...
Özal'ın yakınlarına şu güvenceyi vermiş:
"Hangi açıdan bakarsanız bakın, sadece dört sütun göreceksiniz."
Küreyi, bunların tepede birleştikleri noktaya oturtmuş.
Üstüne, aynen vasiyetteki gibi hilali koymuş.
Fakat...
Vasiyette olmayan bir de yıldıza işaret etmeliyim.
Hilalin içinden yukarıya incecik bir çelik çubuk uzanıyor.
Bu paratoner.
Ucunda kırmızı ışık var.
Helikopterlere karşı güvenlik...
Ancak...
Paratonerin tam ortasında bir de yıldız var.
O yıldızla hilal birleştiğinde, Türk bayrağı, Cumhuriyet ve laisizmin yorumunu bulabilirsiniz.
Fikir, Bayındırlık Bakanlığı'ndan soyadını bilmediğim Nilgün adlı genç ve aydın bir mühendis ile Selami Ay adlı aydın bir mimara ait.
Bu çalışmada en fazla ter döken, Sanlı'nın kızı genç mimar Suzan Sanlı alkışlıyor.
Yılmaz Sanlı, benimsiyor.
Proje tamamlanıyor.
Turgut Özal, Türkiye'de "ekonomide reform" dönemini açmıştır.
Türkiye, Tanzimattan bu yana ilk kez döviz bunalımı yaşamayan ve dışarıya el açmayan döviz stoklarına erişmiştir.
Özal'ın, özellikle 1987'ye kadar artıları, eksilerinin çok önündeydi.
Destekledik.
Zaten...
Aldığı oylar da bunu gösteriyordu.
Ama...
"1987 Referandumu"ndan başlayarak, seçimlerde ve sonrasında karşısında olduk.
Kimi zaman haklıydık, kimi zaman haksız...
Ölümünden sonra ve hele böyle bir yıldönümünde, sorgulama ve yargılama gereksiz.
Ancak...
Sanlı'nın mimarisindeki - sonradan ilave edilen - yıldız çok anlamlıdır.
1987'den sonra devlet kadrolarının İmam Hatip kökenlilere açılması, tarikat faaliyetlerinin, tarikata mensubiyetin adeta bir pasaport haline gelmesi yanlıştı.
Hiç değilse...
Onun mezarının başındaki sütunların, kürenin üzerindeki hilalin yanlız bırakılmayışı ve Cumhuriyet'in bayrağını - stilize edilmiş haliyle - anımsatan yıldızla taçlandırılışı, irticaı, bir referanstan olsun yoksun bırakmıştır.
Rahmetle anıyoruz.
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr