Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Picasso, tablolarının herkes tarafından tam anlaşılmamış olması için şöyle der:
"Ben İngilizce bilmem. İngilizce anlamam.
Ama...
Bu, İngiliz dilinin olmadığı anlamına gelmez."
Türkiye'den siyaset manzaraları ve özellikle"Yılmaz - Baykal 23 Nisan görüşmesinin görüntüleri" Picasso'nun herkes tarafından anlaşılmayan resimleri gibidir.
Herkes tarafından anlaşılmamış olması, bu görüşmenin bazı gerçeklerini değiştirmiyor.
Ne var ki...
Görüntülerin genelde "acayipliği, politika figürlerinin deformasyonu" da açıkça ortada.

Yılmaz'la Rize'de yaptığımız konuşma, ipleri birden gerdi.
Baykal, dün grupta şöyle diyor:
"Yılmaz, eğer verdiği sözlerin manevi olarak arkasında duramıyorsa... Hayatta ona başarılar dileriz.
Uğurlar ola..."
Yani...
"Desteğimizi çekeriz" mi diyor?
Hemen hemen öyle sayılır.
Grupta yaptığı konuşmayı bana şöyle açtı:
"Biz, Yılmaz'a ve Türkiye'ye 11 aylık istikrar vadediyoruz.
Bunun alternatifi - eğer Yılmaz, verdiği sözlerin arkasından çekilirse - her hafta hükümetin bir bakanı için gensorular verilmesidir.
Çoğunun düşmesidir.
Çünkü...
Bu bakanların bir kısmı için CHP'nin de kuşkuları var.
Bu mu istikrar?"
Yani...
"Hükümet böyle süremez" mesajını veriyor.

Peki...
Baykal, anlatıyor:
"Görüşmemizin sonuçları üç sütun üzerine oturtuldu.
1. Parlamento çalışacaktır.
Gündemindeki Vergi Reformu ve irtica ile mücadele çalışmaları başta olmak üzere, temel tasarıların yasalaşması sağlanacaktır.
Başkan vekilleri toplanarak bu konuyu koordine edeceklerdir.
2. 28 Mart 1999'da seçim yapılacaktır.
Genel seçimler, zaten o tarihte yapılacak olan yerel seçimlerle birleştirilecektir.
3. Meclis'in tatil sonrası toplanacağı, 1 Ekim'den itibaren, bir bağımsızın başbakanlığında kurulacak seçim hükümeti için görüşmeler başlatılacaktır."
Baykal, "toplantıdan sonra bu üç maddeyi açıkladığı zaman, Yılmaz'ın gazetecilere
- ancak, 1 Ekim'de istifa etmeyeceğim. O konuda bir anlaşmamız olmadı - dediğini - kendisinin de bunu doğruladığını - Yılmaz'ın gazetecilere seçim hükümeti kurulacağı konusunda - önce ortaklarımla konuşup, onaylarını almak şartım var - diye bir ihtiyat kaydı açıklamadığını" söyledi.

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orada itiraz etmeyip, sonradan - ortaklarıma danışmalıyım - demesi, aramızdaki güveni sarsabilir.
Oysa...
Ben, üslubuma, kelimelerime özen gösteriyorum. Bir Başbakan ile konuştuğumu düşünüyor ve onun sözlerinin arkasında duracağına inanmak istiyorum."
Pazar akşamı Rize'de TV söyleşisi yaptığımız Mesut Yılmaz da kamuoyu önünde açıkça, Baykal'ın üç sütununu doğrulamıştı.
Fakat...
Bir farkla...
"Seçim hükümeti konusunda ortaklarımın onayını almak üzere şartlı olarak EVET demiştim."
Yılmaz, doğru söylemiyor mu?
İkisi de doğruyu söylüyorlar.
Şöyle ki:
Baykal, "o gün konuşmanın ortalarında Yılmaz'ın - seçim hükümeti konusunda ortaklarına danışmak istediğini söylediğini - kendisinin buna - o halde görüşmemizi burada donduralım, ortaklarınıza danışın, onların onayını aldıktan sonra gelin, kaldığımız yerden devam ederiz - cevabını verdiğini" anlatıyor.
Bunun üzerine konuşma sürüyor. Baykal'ın açıkladığı üç sutun oluşuyor.
Yani...
Yılmaz, artık ortaklara danışmak koşulunun karşı tarafça kabul edilebilmiş olduğunu sanıyor...
Baykal ise - toplantıyı orada dondurup, onaydan sonra gelirsiniz - sözüne rağmen görüşmenin sürmesini, önerinin gündemden düştüğü gibi algılıyor.
İkisi de Dışişleri Bakanlığı yapmış.
Diplomasi toplantılarında gelenektir.
Tarafların birer yardımcısı zabıt tutarlar.
Son bildirimi oluşturur, iki tarafın da onayını alırlar.
Bu yapılmamış.

Ne var ki...
Bu karışık görüntüden çıkan sonuç "anlamsızlık" değildir.
Tablonun anlaşılmaması anlamsızlık demek değildir.
Anlam, bir uzlaşma ve demokratik çözüm için, iki sorumlu siyasetçinin ortak iradesidir.
Türkiye,
ya FP ve DYP'nin doğrultusunda, gensoru önergeleriyle bu hükümetin düşürüldüğü ve Cumhurbaşkanı'nın - güvenoyuna ihtiyacı olmayan - bir seçim hükümetiyle, 98 sonbaharını bile bulmadan seçime gitmek oldu bittisi karşısında kalabilir.
Ya da... Ekimde görüşmeleri başlayacak bir seçim hükümeti ile - öyle 6 ay öncesinden değil - 3 ay kala kurulacak bir ara hükümetle, takvimi şimdiden belirlenmiş olarak 1999 Mart sonunda milli iradesini tazeliyecektir.
Dün konuştuğum Baykal, - öyle 6 ay gibi bir ısrarı olmadığını - söyledi.
Kurulacak hükümet de; içinde Kaya Erdem, Kamuran İnan gibi saygın ve partizanlık profilleri olmayan isimlerle oluşacak.
Yani, ekonomiyi azdırmayacak, partizanlığa alet olmayacak devlet adamı kumaşından, iyi cins politika üretimleri...
Bu siyaset resmini biz de iyi anlamamış olabiliriz.
Ama...
Önyargılı değiliz.


Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr