1946 yılından bu yana İspanya'da sürgün olan eski Bulgar Kralı'nın oğlu Preas Simeon, ülkesine döndü.
17 Haziran'da yapılacak genel seçimlere, başında bulunduğu Ulusal Harekat'la katılmak üzere seçim kampanyası başlattı.
Yüzde 50 dolaylarında oy alması bekleniyor.
Simeon "Bulgaristan için İspanya, Hollanda, İsveç, Belçika ya da İngiltere gibi monarşik yönetimi" savunmuyor.
Başının üzerine "taç" yerine "seçim sandığı" koyuyor.
Eline silahı, taşı, demiri alanlara, yumruk sallayanlara ve güdümlü rejim heveslilerine Simeon'un tercihi, bir demokrasi dersi...
Sofya'dan Ankara'ya uzanalım...
Bu Hükümet, elbette yanlışlarıyla, aymazlığıyla, gecikmeleriyle iyice silkelenmeyi çoktan haketmiştir.
Ama... Zamanlama yanlışı var.
Örneğin... Esnafın artık sokağa inme nedeni kalmamıştı.
Çünkü... İsteklerinin hepsi, hem de Türkiye'nin çok zor ekonomik koşullarına rağmen onlara sunuldu.
Zaten Esnaf Dernekleri Konfederasyonu Başkanı da Salı gecesi, Ankara ve diğer esnaf dernekleri başkanlarını uyarmıştı.
"Artık gösteriyi kesin. Ortam çok gergin... Kontrolü elinizden kaçırabilirsiniz."
Esnaf gösterileri, dün "freni patlamış, durmayan ve durdurulamayan yüklü bir aracın yarattığı tehlike ve panik görüntülerini" yansıttı.
Ya diğerleri?
Türkiye tam bir dönüm noktasında.
IMF heyeti, Ankara'da, Türkiye'nin Ekonomiden Sorumlu Bakanı ve bürokratlarıyla yeni ekonomik plan için görüşmeleri sürdürüyor.
Alacağı izlenimleri, bu ayın sonunda toplanacak IMF Yönetim Kurulu'na sunacak.
Amaç; Yaralı Türkiye'nin bir serum şişesi kadar ihtiyaç duyduğu dış kaynaklar.
Ve IMF ekonomik planının başarıya ulaşmasının temel koşulu olarak "ulusal desteği" öne sürüyor.
Ne hazindir ki... Türkiye, değil ulusal destek vermek, adeta kaynıyor.
Esnafın ötesinde... Odalar Birliği, Hükümet'in istifasını istiyor.
"Türkiye'nin patronlar kreması" denebilecek ve herbiri uluslararası finans kurumlarıyla ilişkili üyelerden oluşan TÜSİAD, "şartlı ve kerhen destek verebileceğini" söylüyor.
Hükümet'te, neredeyse "değişiklik" anlamına gelecek kadar büyük operasyonlar istiyor.
"Yeni isimler gelmeli" diyor.
İşçi ve memur da düğmeye basmış.
Böyle bir ortamda, IMF, halkı ne kadar temsil ettiği belirsiz, en az yarısı gidici olan bir Hükümet'le ve eğer sokak gösterge alınırsa hala "varolduğu çok kuşkulu bir ulusal destekle" yeni ekonomik programın havada kaldığını düşünmez mi?
Kimbilir, Türkiye'yi tarihe gömmek tezgah odaklarında, şu manzaralar nedeniyle eller nasıl da keyifle ovuşturuluyordur.
Ayrıca... Diyelim ki siz, cebinizde 1000 markı ya da 1000 doları olan bir turistsiniz.
Tam "aman, Türkiye bu devalüasyondan sonra çok ucuzladı, gidelim" diyorsunuz ki, şu sokak manzaralarıyla karşılaşıyorsunuz.
Böyle bir tehlike coğrafyasına gider misiniz?
Ya da ihracatçısınız...
Türkiye'de mal ve hizmet üreti fiyatları düşmüş.
Fakat... Hükümet'in bir ayağı boşta.
Sokak kargaşada...
Geleceği belirsiz bir ülkeyle uzun vadeli ve yüksek hacimde bağlantılara girer misiniz?
Sokağa dökülenlerin, tepki ve tavır için en talihsiz zamanlamayı yapanların ötesinde... Bütün bunlara çanak tutan, hiç yoktan kriz üreten siyasi iktidara gelince...
Hükümet de artık bu gerçekleri görebilmeli.
"Alternatifimiz yok" kalkanı arkasında uzun süre kalamayacağını anlamalı.
Patinajı bırakmalı, kendine çeki düzen vermeli, mesafe almalı.
Bulgaristan Prensi "kimsenin sür - git kalıcı olmayacağını" vurguluyor.