Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri Cıvaoğlu

Sabaha karşı saatlerdi...
Kanal D'deki DURUM programının sonlarına gelmiştik.
İzlememiş olabilirsiniz.
Türkiye'de yıllarca CIA İstasyon Şefliği yapmış... İran, Türki Cumhuriyetler ve İslam dünyası üzerine ciddi araştırmaları olan Paul Henze'ye canlı yayında sordum:

"Devlete araştırmalar yapan Rant Corpation için çalışıyorsunuz. Size göre Türkiye bir İran, bir Cezayir olabilir mi?"
Cevabı "Hayır... Kesinlikle hayır" oldu ve ilave etti:
"Türk kadınının, İranlı kadın görünümü almak için oy vereceğine inanmıyorum."

Bu mantık gerçekçidir.
Hele İranlı kadının dahi daha liberal olan Hatemi'yi, oylarıyla Cumhurbaşkanlığı'na getirdikleri dikkate alınırsa...
Ama...
Refah Partisi'nin oylarını yüzde 20'nin üzerine çıkardığı... İktidar yıpranması bir yana, iktidarda oy kazandığı ve yüzde 25'e yaklaştığı da bir gerçek.
Refah Partisi, kendi oylarını artırmakla kalmıyor. Bir cazibe alanı oluşturuyor. Sağdaki partileri de daha fazla muhafazakar olma çizgisine çekiyor.
Türkiye, İran ya da Cezayir - elbette - olmayacaktır.
Ancak, böyle giderse... Sağ partilerin çoğunluğu sürerse... Dini değerlerin, devlet ve sosyal yaşama daha ağırlıklı yansıdığı bir Ortadoğu ülkesi görüntüleri yaygınlaşacaktır.
Laisizmin sorgulanacağı ve tanımlarının yeniden yapılacağı bir süreçteyiz.

Refah Partisi, iktidarın büyük ortağıdır ve genel kaygı; "Refah Partisi'nin nasıl indirileceğidir.
İktidardayken kadrolaşmasıdır. Mali kaynakları kullanabilmesidir. Siyasal İslam'ı, devlet koruması altına alması ve hem etkinliğini, hem oylarını artırmasıdır."
Şu günlerde Refah Partisi'nin iktidardan düşmesi gündemdedir.
Ve daha şimdiden kaygı "muhalefette kalacak bir Refah Partisi'nin önlenemez büyümesidir. Sorumluluğunu paylaşmadığı bir iktidar döneminde, oylarını rahatça katlayabileceğidir."
Dahası...
"Bugün seçim olsa, Refah Partisi'nin diğerlerine fark yapacağının bilinmesidir.
Seçimin de çare olmadığı"
iddialarıdır.
Bir bakıma Refah paniği... Hiç değilse Refah sendromu yaşanıyor.

Olumsuz eylemle, siyasette sonuç alınmaz.
Başarıya ulaşılmaz.
Refah Partisi'nin iktidarına hayır. Ama muhalefetine de hayır.
Seçime hayır.
Bütün bunların karşısına konabilecek siyasi seçeneği de üretememek.
Bu çok hazin bir görüntüdür.
Geçenlerde Refah Partisi'nin genç kurmaylarından biri şöyle diyordu:
"Bunalımı aşmak için işte bir formül.
Hoca, kamuoyu önüne çıkmalı. Bir televizyon konuşması yapmalı. Diğer partilere seslenmeli.
- İşte size 10 gün süre. Bu 10 gün içinde alternatif hükümet modelini oluşturun. Arkanıza sağlam Meclis çoğunluğunu koyun. Söz veriyorum, hükümeti bırakacağım. Fakat, 10 gün içinde bunu yapamazsanız, siz de hükümeti rahat bırakacağınıza, millet önünde sözveriniz."
Herhalde, böyle bir çağrı Meclis'teki birer dekor gibi olan muhalefet partilerinin kabusu olurdu.
Çünkü...
Artık noktalanması kesin gerekli olan bu hükümeti düşürmek için 276'nın bulunabileceğini sanırım.
Ama, "yapmak" için aynı çoğunluğun bir model etrafında birleşmesi hayli zor.
O yapıştırıcı belki de, "seçim" çağrısı olacaktır.
Parlamentonun önüne erken seçim konulduğunda diğer en olmayacak seçenekler dahi, seçime gitmemek uğruna kolayca gerçekleşir.
Zaten, Erbakan ve kurmayları bu gerçeğin farkındadırlar. O nedenle biraz kendi altlarını, ama özellikle ortakları DYP'yi erimeden bir arada tutmak için "seçime gitmeye karşı olduklarını ve hükümetin süreceğini" söylüyorlar.
Biliyorlar ki...
"Erken seçime yanaşsalar, Refahyol tabanı epeyce fire verecektir."
Özellikle DYP.

Bu mantık doğrultusunda Erbakan'ın "sol ideoloji ya da bölücü ideolojinin yanı sıra, çoğunluğu, - irticaa endeksli - subay ve assubayların ordudan çıkarılması" listelerini onaylaması sürpriz değildir.
Hatta çok daha fazla sıkıştırılırsa, Erbakan ve arkadaşları 8 yıllık kesintisiz eğitimi de yasalaştıracak tasarıya imza koyabilirler.
İçlerine sinmese de, MGK'nın diğer kararlarını daha yoğunlukla uygularlar.
Erbakan ve arkadaşlarının tabiatı, koltuğu ne olursa olsun bırakmamaktır.
Belki de, o koltuk uğruna, gerçek laikliğe öylesine ödünler verilir ki, Hatemi örneğinden daha umut verici bir model oluşabilir.

Yazara Emailg.civaoglu@milliyet.com.tr